Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Yaprak Yazarlarına Mektup

Abidin Dino

Yaprak yazarlarının dobra dobra konuşmasına uyarak, düşündüklerimi söylemek istiyorum. Bence resimden hem az bahsediyorsunuz, hem de yazdıklarınız açık değil. Yazı sanatı üzerine yazdıklarınıza aklım eriyor. Yazar diyorsunuz, toplumun içinde ve toplumun içinden geleni yazacak, doğru söyliyecek, ustaca söyliyecek, ustalıkla doğruluk denkleştiği ölçüde eser yücelecek. Resim için de bu böyle değil mi ? İşin inceliğine kaçmadan önce bunu söylemek, tekrarlamak lâzım. Resim sanatı bizde bir sıkıntı geçiriyor. Resim sanatı bir duraklama, bir bocalama içindedir. Bana öyle geliyor ki Türk resmi - Yaprak'-çıların sözüyle -sorumluluğunu yüklenmiyor. Bu tek bir okula mahsus değil, eskiler de yeniler de öyle. Hiç birimiz bu sıkıntıdan kurtulmuş değiliz. Bunun böyle olduğunu sayılarla göstereyim mi ? Geçen kış gördüğümüz Devlet Resim Sergisi'nde şu çeşitler vardı: 232 görünüş (peysaj, 60 cansız şey (nature morte), 30 boy resmi (figüre), 24 benzerlik (portrait), 14 istif (composition). Bundan başka çeşidini se-çemediğim bir kaç resim daha... Gelelim bunların cinsine: 232 görünüşün 200 e yakını istanbul, hem de çoğu Adalar ve Boğaziçi. (Nedense tıpkı doktorlar gibi Istan-bula pek düşkünüz). 200 den arta kalanlar kasabadan öteye gidemiyor.

232 görünüşü bırakıp da 60 cansız şeye dönünce, görüyoruz ki ressamlar vazolara, çiçeklere, meyva-lara pek tutkun. Sanki ortalık gül gülistan. Katıktan, postaldan, testiden haber yok, bunlara tenezzül eden yok (Bir de Van Gogh'un iğri büğrü iskemlesini düşünüyorum) Bir zamanlar şiirde hor görülen sözler yardı ya, resimde de bugüne dek hor görülen biçimler var anlaşılan. Boy resimleri ve yüz benzerlikleri derseniz, \onlarda gelirli şehirlilere mahsus. Çalışan halktan, gençlikten söz açan yok. Sergilerde Anadolu halkını aramayın, bulamazsınız. Hele göçten, ırgatlıktan, tarladan, çabadan, dertten ses sada yok. Ya 232 görünüşe karşılık 14 istif? işte asıl yaya kaldığımız çeşit budur. Nasıl öyle olmasın ki, geniş istiflerde bütün çeşitler birleşir. Çeşitlerin hiç birinde kıvamı bulamadıktan kelli bu çeşitlerin toplamından bir hayır mı beklersiniz? Eski mi, yeni mi? Tabiat mı, düşünce mi? Fotoğraf mı, nakış mı? Güzel mi, çirkin mi? Picasso mu, Ingres mi? Kafamızda düğümlenen bütün düşünceler bir yana, yukarda belirttiğim sayılar şunu gösteriyor ki, manzaracıklar uğruna memleketimize yüz çevirmişiz. Eskiler de öyle yeniler de. Ne klâsiğin lâfı, ne modernin güzafı bu gerçeği saklıyamaz.

Siz değilya, belki başkaları şöyle diyeceklerdir: "Bu adam sanattan mı bahsediyor, istatistikten mi? istatistik memuru mu ne?'- Evet, istatistik memuru gibi konuşuyorum, diyorum ki, ressam, gözüyle, duygusuyla, ka-fasiyle içinde yaşadığı toplumun doğru bir ortalamasını verebilmeli. Memleketten kıtlık haberleri gelirken şeftali, zerdali resimleri yapmıya aklım ermiyor.

Aslına bakarsanız biz yeniler, eskilerden ancak şekilde ayrıldık, özde ise eski tas eski hamam. Tanzimattan bu yana kendi kendimizi aldattığımız yeter. Yeniliği özde bulmadıkça bütün çabamız boş. özde yenilik olmadıkça şekil yeniliği nemize gerek. Daha ötelere gitmeden soruyorum, şunda beraber miyiz: Resim sanatında ağır bir sıkıntı var ve bu, özde bir düzensizliğin işareti. Ne dersiniz? Selâm.

Yaprak, 15 Haziran 1949 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder