Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Ali Hadi Bara


Üç yaşındayken ailesiyle İstanbul’a yerleşti. İlk öğreniminden sonra bir süre Saint Joseph Lisesi’nde okudu. 1923’te Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (sonradan Güzel Sanatlar Akademisi, bugün Mimar Sinan Universitesi) girdi. İki ay sonra okulu bırakıp demir yollarında memur olarak çalışmaya başladı. 1925’te yeniden akademiye dönerek iki yıl kadar Ihsan Ozsoy’un atölyesinde çalıştık tan sonra 1927’de mezun oldu. Aynı yıl açılan Avrupa sınavını kazanarak burslu olarak Paris’e gitti. Önce Julian Akademisi’nde Henri Bouchard’la çalıştı, daha sonra Charles Despiau’dan özel ders aldı. 1930’da Türkiye’ye döndüğünde akademiye asistan ve kütüphane memuru olarak atandı.

1932’de heykel öğretmenliğine, 1933’te de modlaj atölyesinin başına getirildi. 1949’da kısa bir süre için yeniden Paris’e gitti. O güne değin akademide Rudolf Belling’in yönetiminde bulunan heykel atölyeleri 1950’de ikiye ayrıldı; birinin başına Hadi Bara ile Zühtü Müritoğlu getirildi. Hadi Bara 1964’te emekli olana değin bu görevini sürdürdü.

Gençlik yıllarında, özellikle Paris’te bulunduğu sıralarda “Havva” (1929) adlı heykelinde olduğu gibi Aristide Maillol ve öğretmeni Despiau’nun etkisiyle doğaya bağlı, figüratif anlayışta çalıştı. 1936’dan sonra Despiau’nun etkisinden kurtularak Anadolu’ya özgü arkaik Apollon heykellerini anımsatan bir figür anlayışına yöneldi.

1949’daki ikinci Paris gezisinden sonra figürden tümüyle uzaklaşarak soyut denemelere girişti. Bu yıldan başlayarak yaptığı geometrik soyut anlayıştaki heykelleriyle Türk soyut heykel sanatının ilk örneklerini verdi.




Genellikle malzeme olarak demir kullanan Bara düz yüzeylerle paralel çubukların karşıtlığından doğan hareketli heykeller gerçekleştirdi. Bu düzenlemelerinde boş-dolu dengesine önem vererek yatay ve düşey öğeleri dengeli bir biçimde kullandı. 1960’ların ortalarından sonra, “Feza Çağı” adlı yapıtında olduğu gibi, genellikle alçı kullanarak çağın teknik gelişiminden esinlenen heykeller üretti.



En önemli yapıtları arasında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeki “Bedia’nın Başı” (1928), “Mareşal Fevzi Çakmak Büstü”, “Tevfik Fikret Büstü” (1932), “Atatürk Büstü” (1932); “Adana Anıtı” (1935), İstanbul Orduevi önündeki mareşal üniformalı “Atatürk Heykeli” (1937), Beşiktaş “Barbaros Anıtı” (1942, Zühtü Müritoğlu ile birlikte sayılabilir. Ana Britannica
http://www.sanalmuze.org/sergiler/index03.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder