Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Bellini, Giovanni


Giovanni Bellini, (1430-1516)
Venedik’i Roma ve Floransa kadar ünlü bir Rönesans sanatı merkezi durumuna getiren ressam. Venedik Düklük Sarayı’nın salonu için yaptığı ve en önemli yapıtları sayılan resimler 1577’deki yangında yanmıştır. Günümüze ulaşmış çok sayıdaki altar panosu (örn. Venedik’teki SS. Giovanni e Paolo Kilisesi) ve başka yapıtları, onun öykücülüğü ön plana aldığı, bütünüyle dinsel konulardan yeni bir doğalcılığa ve manzara anlayışına geçişinin tutarlı evrimini yansıtmaya yeterlidir.

Bütün Bellini ailesinde olduğu gibi, Giovanni’nin de yaşamıyla ilgili çok az bilgi vardır. Meslek yaşamına kardeşi Gentile gibi babası Jacopo Bellini’nin atölyesinde başladı. Ilk bağımsız ürünlerinde babasının zarif üslubundan çok, Padova resim okulunun ağırbaşlı havasının, özellikle de kız kardeşinin kocası olan Andrea Mantegna’nın etkisi görülür. Bu etki, 1460’ta Mantegna’nın Mantua’ya gitmesinden sonra bile sürmüştür, ama Giovanni’nin ilk yapıtları bu dönemden önceye tarihlenir. Bunların arasında. “Çarmıha Geriliş”, “Görünüş Değiştirme” (1450’ler, Corres Müzesi. Venedik) ve “Melekler Tarafından Taşınan Ölü İsa” vardır. Aynı dönemden ya da daha eski tarihli birkaç yapıtı ABD’de, öbürleri ise Venedik’te Correr Müzesi’ndedir. Bugün Venedik Akademisi’nde bulunan ve altar panosu olarak yapılmış dört triptik ile Milano’daki  “Pieta” resminden başka Giovanni’nin bu erken dönem üslubunun en iyi iki örneği, Londra’da Ulusal Galeri’deki l460’lara tarihlenen “Hz. İsa’nın Kanı” ve ‘Bahçede Acı Çekme”dir.

Giovanni erken tarihli resimlerinin tümünde tempera ile çalışmıştır. Bu yapıtlarında, Padova resim okulunun ağırbaşlılığını ve sertliğini, derin dinsel duygular ve bir acıma duygusuyla birleştirdiği görülür.

İlk Madonna’larında babasının üslubuna benzeyen yumuşak bir ifadeye yer vermişse de, zengin bezeme örgelerinin yerine doğanın duyumsal gözlemlerine yönelmiştir. Her ne kadar (Floransa geleneğinden ve Mantegna’nın etkisinden kaynaklanan bir tutumla) biçimi kütle olarak değil de çizgi ile ifade etme eğilimi içindeyse de, çizgisi Mantegna’nınki kadar atak değildir. Aynea biçimleri, geniş hacimlendirilmiş düzlemler olarak gökyüzünün parlak ışığını yansıtmaya daha çok olanak tanımaktadır. Giovanni başından beri, Rönesans resminin kurucusu Masaccio ve Piero della Francesea gibi bir doğal ışık ressamı olmuştur. Gökyüzünün ışığı ilk dönem yapıtlarında, figürlerin arkasında ikincil bir konumdaki manzaranın içinde, yatay çizgiler halinde uzanan ince derelerden yansır.


“Bahçede Acı Çekme” adlı resmindeyse manzara, figürleri dört bir yandan saracak biçimde daha geniş bir alana yayılıp derinleşmiş, ayrıca canlandırılan sahnenin algılanmasında figürler kadar önem kazanmıştır. Manzaranın zengin çizgisel yapısı, özellikle de gün doğumunun olağanüstü parlak renkleri ile gölgeli alanlarda yansıyan ışık, figürlere dramatik bir görünüm kazandırır. Bu resim, bir yüzyılı aşkın bir süre içinde gelişimini sürdürecek olan bir dizi Venedik manzara resminin ilk örneğidir. Dört bir yanı suyla çevrili Venedik kenti için manzaranın taşıdığı duygusal değerleri, onun resimleri bütün açıklığıyla ortaya çıkarmıştır.

Giovanni, SS. Giovanni e Paolo Kilisesi’ndeki (Aziz Vincente Ferrer’i konu aldığı) birleşik altar panosunu yaklaşık 10 yıl sonra, 1470’in ortalarında gerçekleştirmiştir. Bu yapıtta gerek boyama yöntemi, gerekse kompozisyon ilkeleri temelde bir önceki dönemin den farklı değilse de, anlatımı daha güç kazanmıştır. Giovanni, kısa bir süre sonra Adriyatik kıyılarına yaptığı bir gezide Piero della Francesca’nın 5. Agostino Kilisesi (Borgo Sansepolero) için gerçekleştirdiği çok kanatlı (poliptik) altar panosunun (bugün kayıp olan) “Meryem’in Taç Giymesi” adlı orta bölümünü gördü. Bu yapıt, onun bugün Pesaro’da Belediye Müzesi’nde bulunan aynı adlı tablosuna (1470’ler) esin kaynağı olduğu gibi olgun üslubuna ulaşmasına da ışık tuttu. Venedik okulunun Rönesans’taki ilk örneği sayılan bu yapıtta Giovanni, della Francesca’nın geliştirdiği kompozisyona ilişkin düşünceleri yalnızca uygulamakla kalmamış, daha da ileri götürmüştür. Yapıt İsa’nın Meryem Ana’ya Kutsal Ruh’un parlak ışığı altında taç giydirmesini ve bu kutsama törenine tanıklık eden dört meleği konu alır. Tahtın yanında duran melekler derin bir insan sevgisiyle yüklüdür. Figürlerin vücutları, giysilerinin dokusu ve ellerinde tuttukları nesnelerin tümü en ince ayrıntılarına kadar özenle işlenmiştir. Perspektif, çok renkli döşeme kaplaması ve taht, Masaccio ve della Francesca’nın resimlerinde olduğu gibi figür grubunu çevrelerken, arkadaki yüksek tepeler ve sonsuzluğu yansıtan gökyüzünün parlaklığıyla mekan genişler. Gökyüzü bütün sahneyi sarar, biçimleri bir araya toplar. Bu resimde Giovanni insanlığa doğanın bütün görkemini sunmuş ve insandaki dinsel duyguların tümünün doğada var olduğunu göstermiştir. Resimdeki bütünlük yalnızca ona özgü bir duygusal sıcaklık taşır.

Giovanni’nin bu dönemde ulaştığı ustalık, yalnızca yağlıboyaya geçişiyle açıklanamaz. Piero della Franeesca gibi birçok sanatçı bu tekniği ondan önce de kullanmıştır. Ayrıca Giovanni’nin yağlıboyayı Antonello da Messina’dan, Venedik’te bulunduğu 1475/76 tarihlerinde öğrendiği ve bundan sonra tempera kullanmaktan vazgeçtiği görüşü de çok geçerli değildir. Onun resimlerinde yarattığı etki hem tempera, hem de yağlıboya ile elde edilebilir. Giovanni’nin üslubunun olgunlaşmasını belirleyen, onun bakışının zenginliği ve genişliğidir. Yağlıboya daha saydam ve karışabilir bir malzeme olduğundan, ışık geçirgen renk tabakalarının birbiri üstüne sürülebilmesine ve daha fazla sır kullanımına olanak tanır ve böylece canlı renk ve tonlar elde edilir. Giovanni’nin olgun resimlerine Venedik okuluna özgü zenginliği sağlayan, bu teknik ve eşi görülmemiş bir çeşitlilikle kullandığı yağlıboyadır.

Giovanni’nin kardeşi Gentile 1474’te Venedik yöneticilerince Düklük Sarayı’ndaki tarihsel resimlerin bakımı ve yapımının sürdürülmesiyle görevlendirildi. 1479’da Istanbul’a çağrılınca bu görevi Giovanni devraldı. İzleyen iki yıl içinde Giovanni bütün zamanını ve gücünü bu işe verdi. Eski resimlerin bakımından başka yeni resimlerde üretti. En ünlü yapıtları sayılan bu resimlerin 1577’deki yangında yanmasıyla üslubunun en somut belgeleri de yok oldu. Günümüzde bu resimlerle ilgili ipuçları iki yapıta dayandırılır. Bunlardan Giovanni’nin yardımcılarından birinin tamamlayıp imzaladığı “Aziz Markos’un Şehit Edilişi” (Scuola di 5. Marco. Venedik) kompozisyonunun genel kurgusu açısından, Gentile’nin ölümünden (1507) sonra Giovanni’nin tamamladığı “Aziz Markos’un İskenderiye’deki Vaazı” da uygulama açısından önemli bilgiler vermektedir.

Giovanni’nin üslubunun evrimini, günümüze ulaşan çok sayıdaki büyük boyutlu altar panosu ile daha küçük ve taşınabilir yapıtları ortaya koyar. Pesaro altar panosunda uyguladığı ilkeler ve teknikler, Venedik Akademisi’ndeki 5. Globbe Kilisesi altar panosundaki “Madonna” resminde tam bir yetkinliğe ulaşmıştır. Erken dönem yapıtlarından “Alberetti Madonnası”ndan (1487 Venedik Akademisi) önceye tarihlenen bu yapıtta Meryem Ana büyük bir apsisin içindeki tahtta oturur durumda betimlenmiştir. Yanındaki melekler, yansıyan ışık altında adeta erir gibidir.

Giovanni’nin sanat yaşamının ilk 20 yılı Madonna( Piata ve çarmıha geriliş) gibi belirli dinsel konularla sınırlıyken, yüzyılın sonuna doğru, aynı konuları ele almayı sürdürmekle birlikte, uyguladığı değişik sahne düzenlemesiyle (mtse-en-scdne) olağanüstü bir zenginlik kazanmaya başlamıştır.

Ayrıca idealize edilmiş sahneler de betimlemiştir. “Aziz Francesco’nun Vecdi” (y. 1480, Frick Koleksiyonu, New York) ve “Aziz Hieronymus ve Düşünceleri” (Sta. Maria del Miracoli ana altarı, Venedik) adlı yapıtların da figürler kadar doğal çevre de özenle incelenmiştir. Buradaki doğalcılıkla amaçlanan, idealize edilen konunun gerçekçi ayrıntılarla betimlenmesidir. Giovanni “Kutsal Alegori” de (Uffizi Galerisi, Floransa) ele aldığı manzarada ilk kez gizemli bir düşsellik yaratmış, onun bu tavrını benimseyen öğrencisi Giorgione bu alanda ustalaşmıştır. Benzer bir idealizm Giovanni’nin portre çalışmalarında da söz konusudur. “Dük Leonardo Loredan’ın Portresi” (y. 1501, Ulusal Galeri, Londra) bir yöneticide bulunması gereken bilgelikle yumuşak kalpli bir kararlılığı yansıtır.


İngiliz Kraliyet Koleksiyonu’nda bulunan “Pietro Bembo” ise bir şairin bütün duyarlılığını taşır. Giovanni’nin meslek yaşamı tam bir ağır başlılık ve üretkenlik örneğidir. Yarattığı üslubun başarısını ve sanatta egemen oluşunu görecek kadar uzun yaşamış, ayrıca etkisinin öğrencileri -tarafından sürdürüldüğünü görmüştür. Bunlardan Giorgione ve Tiziano onu gende bırakacak kadar ün kazanmışlardır. Ana Britannica

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder