Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Caravaggio


Caravaggio (1571- 1610)
Stendhal, Roma’da Gezintiler’de (Promenades dans Rome) “bu adam sonunda katil oldu” diye yazar. Caravaggio’nun kısa ve hareketli hayatı, eserlerinin de XX. yy başlarına kadar olumsuz açıdan yorumlanmasına neden oldu. Natüra ve modernizmin habercisi olan Caravaggio, öğrenci yetiştirmemiş, ama Avrupa’da kendinden sonra gelen kuşakları etkilemiş bir sanatçıdır. Barok dönem resminin en belirleyici özelliği olan tenebrisma tekniğini o geliştirmiştir.
Zorlu bir hayat
Caravaggio Markisi I. Francesco Sforza’ya son derece bağlı bir mimarın oğlu olan Michelangelo Merisi 1571’de Milano’da doğdu; ailesi daha sonra Lombardia’nın küçük bir kasabası olan Caravaggio’ya yerleşti; sanatçı ilerde bu kasabanın adıyla anılacaktır. 1584’te, babasının ölümü üzerine vasisi olan ağabeyi onu Milanolu ressam Simone Peterzano’nun yanına çırak olarak verdi. Michelangelo orada dört yıl kaldı. 1589’da Caravaggio’ya döndü, ertesi yıl da annesi öldü. 1592’de mirasın paylaşılmasından sonra 1599’a kadar pek izine rastlanmadı. Sanatçının, yaptığı düellolar ve giriştiği kavgaların adli sonuçlarından kurtulmak için şehirden şehire dolaşan sert ve kavgacı karakterde biri olduğu imajı da buradan kaynaklanır.
Bazı sanat tarihçileri, doğrulanmamış, ancak Mısır’da Dinlenme (1595-1597) tablosunda açıkça hissedilen Venedik etkilerini açıklayabilecek bir Venedik yolculuğundan söz eder. Ancak Milano’da ağır ve karamsar biçimleriyle Lombardia üslubunun egemen olmasına rağmen, Giorgione ve Tiziano da tanınmıyor değildi. Ayrıca Peterzano’nun kendisi de, Lotto’nun çalışmış olduğu Bergamo şehrindendi. Ayrıca Venedik üslubundaki tablolara, özellikle de Bassano’nunkilere Milano’da rastlanabilirdi; Bassano’nun Mısır’a Kaçış adlı tablosu Caravaggio’ya, aynı temayı işlediği çalışmada lirik ortam, tonları kullanma tekniği ve ışık-gölgedeki karşıtlıklar konusunda esin kaynağı olmuştur.
Yirmi yaşına doğru Roma’ya giden Caravaggio, Pucci’nin yanına yerleşti ve onun için dini konulu tablolar kopya etti; ardından Cavalier d’Arpino’nun yanına girdi, çiçek ve meyve resimleri yapmakla görevlendirildi. Bir süre hastanede yattıktan sonra Cavalier’nin yanından ayrıldı, bu defa da Monsenyör Petriguari’nin yanında 1595’e kadar kaldı; aynı yıl Annibale Carracci Roma’ya gelmişti. Caravaggio’nun ünlü Falcı ve daha birkaç tablosu bu döneme aittir; işte bu tablolar ressamın Kardinal dei Monte’nin himayesine girmesini sağlamıştır.
Elimizde Caravaggio ile Carracci’nin birbirini tanımış olduğunu gösteren bir belge yoktur; eleştirmenler de çok erken bir tarihte, Annibale’nin Bologna’ya özgü akademizmiyle Michelangelo’nun natüralizmi arasında karşıtlığa dikkat çekmiştir. Ancak her ikisinin de eserleri, birbirlerini karşılıklı olarak etkilediklerine tanıklık eder.
1599’dan itibaren Caravaggio çok sayıda sipariş aldı; bunlar arasında Contarelli Kapellası için AzizMatta’ya Çağrı ve AzizMatta’nın Şehit Edilmesi, Santa Maria dei Popolo Kilisesi’nin Cesari Kapellası için Aziz Paulus’un Hıristiyan Oluşu ve Aziz Petrus’un Çarmıha Gerilmesi gibi çalışmaları sayılabilir. Ne var ki, Caravaggio’nun pek çok eseri din adamları tarafından geri çevrilmiştir. Sözgelimi Aziz Matta ve Melek (1602) bayağı olarak nitelendirildi, Meryem’in Ölümü’yse (1606) konulacağı şapele uygun görülmedi: bu eserlerin ilki Marki Giustiniani, ikincisi de Mantova dükü tarafından satın alındı.
Buna karşılık Caravaggio, Karşı Reform’da gelişen kutsal metinlere dönüş akımıyla manevi açıdan daha kolay uyum sağladı: Aziz Filippo Nen, Roma’da, sadelik ve doğallık üstüne kurulu popüler bir dindarlığı vazederken, Caravaggio da, Alman sanat tarihçisi Friedlander’e göre «anıtsal olan ile manevi olanın, gösterişsiz olan ile yüce olanın» birleştiği üslübunu geliştirdi. Henüz Aziz Matta’ya Çağrı’da hissedilen «en basit boyutuna indirgenmiş evanjelizme gelince, bu, İsa’nın Mezara Konması’nda (1602-1604) tam olarak kendini belli eder; bu tablo, yeni bir anıtsal evreyi başlatır, söz konusu evrenin bitimindeyse Roma üslubu döneminin son eseri olan Meryem’in Ölümü (1606) yer alır.
Caravaggio’nun sert karakteri, onu serüvenden serüvene sürükler. Yasalara aykırı olarak silah taşımaktan dolayı hapse girdi, ardından bir askeri yaraladı ama onunla hemen barıştı. Peşinden yeni bir kavgada bir adam öldürdü, kendisi de yaralandı: bunun üzerine Roma’dan sürüldü, Caravaggio markisinin ailesine sığındı, sonra Napoli’ye gitti, orada para karşılığı pek çok tablo yaptı.
Dönüşte Napoli’de l609’da ciddi biçimde yaralandı ve öldüğü haberi Roma’ya kadar yayıldı. 1610 yazında Porto Ercole’ye gitti; yanlışlıkla tutuklandı, iki gün sonra serbest bırakıldı ancak gideceği gemiyi kaçırmıştı, sahilde güneşin altında başıboş dolaştı durdu, birkaç gün sonra da, 18 temmuzda öldü.
Caravaggio’nun ölümünü izleyen on yıl içinde ünü arttı, Bologna akademizmine karşı olduğunu söyleyen polemik de onun başarısını artırmaktan başka bir şey yapmadı. XVIII. yy’da bir yana itilmiş olan Caravaggio (Roger de Piles not olarak kendisine ifadede 20 üstünden 0, kompozisyon ve desende 6, renkte 16 vermiştir) XIX. yy’da farkedilip yeniden ortaya çıkarıldı. XX. yy başlarında da yeniden keşfedildi.

Carracci’nin üslubu değişik biçimlerde değerlendirilebilir. Caravaggio ve izdaşları pek tutmazlardı onu. İkisi arasındaki ilişkiler kötü de değildi aslında. Bu durum, öfkeli, vahşi yaradılışlı, çabuk gücenen, gerektiğinde düşmanının karnına kamasını saplamaktan çekinmeyen Caravaggio yönünden alışılmışın ötesinde bir şeydi. Fakat onun yapıtları, Carracci’ninkilerden değişik doğrultularda yol alıyordu. Caravaggio’ya göre çirkinden korkmak, aşağılanması gereken bir güçsüzlüktü. Gerçeği arıyordu o, kendine nasıl görünürse öyle. Klasik örneklerin beğenisi yoktu onda, ne de “ülküsel güzellik”e saygı. Sanatsal sorunları yeni bir biçimde koyarak, gelenekçiliği yok etmek istiyordu. Birçokları Caravaggio’nun seyirciyi şaşkınlığa uğratma amacı güttüğünü, güzelliğe ve geleneğe saygısı olmadığını düşünür. Kendisine bu tür eleştirilerin yöneltildiği ilk ressamlardan biri oldu. Caravaggio’dan sonradır ki, hemen her yeni akım, böyle eleştirilerle karşılaşmak zorunda kaldı.
Ne var ki Caravaggio vaktini etki yaratmakla harcamayacak denli büyük ve ciddi bir sanatçıydı. Eleştirmenler tartışadursunlardı. O tüm soluğuyla çalışıyordu. Aradan üç yüz yıldan çok zaman geçtiği halde, ataklığından bir şey yitirmemiştir yapıtları.
Aziz Thomas  tablosunun, her türlü alışılmışlıktan ne kadar arınmış olduğuna bir göz atalım. Üç havari, İsa’yı dikkatle izliyorlar. İçlerinden birisi İsa’nın sağ böğründeki yaraya parmağını dokunduruyor. Güzel kıvrımlı giysilere bürünmüş ağır başlı havariler görmeye alışık inançlılar için bu tablonun ne denli saygısız, hatta hakaret edici olduğunu anlayabiliriz, çünkü aynı havarileri bu tabloda, kırışık alınları ve hava koşullarının yıprattığı yüzlerli sıradan emekçiler olarak görüyorlardı. Ama Caravaggio’ nun kendisinin de yanıtlayacağı gibi, gerçekten yaşlı emekçi’lerdir onlar, sıradan insanlardır. Kuşkucu Tomas’ın uygunsuz davranışına gelince, Kutsal Kitap çok açık konuşuyor bu konuda. İsa, Tomas’a şöyle diyor: “Yaklaştır... elini, koy böğrüme. Kuşkucu olma, inançlı ol!” (Yahya İncili, 20: 27). Caravaggio’nun “doğalcılığı”, yani güzel ya da çirkin, doğayı aslına daima bağlı kalarak verme ereği, belki de Carracci’deki güzellik tapıncından daha dinseldir. Kutsal Kitap’ı defalarca okumuş ve orada söylenilenler üzerinde düşünmüştü kuşkusuz Caravaggio. Kendinden önce Giotto ve Dürer’in yaptığı gibi, kutsal olayları, sanki komşu evinde olmuşcasına gözlerinin önünde canlandırmak isteyen büyük sanatçılardan biriydi. Eski kitap kahramanlarını daha gerçek ve elle tutulur biçimde göstermek için elinden geleni esirgemedi. Işık-gölgeyi kullanış yöntemi de amacına katkıda bulundu. Caravaggio’nun ışığı, vücuda zerafet ve yumuşaklık vermez; serttir ve derin gölgelerle yarattığı karşıtlıkta nerdeyse göz alır ve tüm sahneyi, çağdaşlarından pek azının değerlendirebildiği, ama sonraki sanatçıları kesinlikle etkileyen uzlaşmasız bir içtenlikle belirginleştirir. Gombrich

Işık-gölge ustası
Maceralı yaşam çizgisinin ötesinde, Caravaggio’nun karanlık kişiliği eserlerine de sinmiştir, bunu Borghese Galerisi’nde yer alan Davut’daki Goliath’in kanlı başını gösteren otoportresi çarpıcı bir biçimde yansıtır. Aynı biçimde kâh bir oto portre, kâh beş duyudan biri olarak kabul edilen Genç Bacchus, şiir ile erotizmin deştiği bir eserdir ve Caravaggio’nun aydınlık tarzının belirgin özelliğini yansıtır; aynı hafif, yaygın sarı ışık, Mısır’dan Kaçış Sırasında Dinlenme’de de vardır. Caravaggio o tarihte, bir bilgi dünyasını yumuşak ve bütünsel bir tarzda resmediyordu; tabloya sıradan bir biçimde yerleştirdiği kişiler, tuvalin bütün mekânını kaplıyordu; böylece, tam anlamıyla resimsel bir fon uğruna çizgisel perspektif bir yana atılmıştı. Caravaggio, natürmortlarını büyük bir olasılıkla Flamanların etkisi altında gerçekleştirdi; 1597’de yaptığı küçük boyutlu Meyve Sepeti de bunlardan biridir.



Aziz Matta’ya Çağrı adlı tablosu Caravaggio’nun o “büyük tarzına” tanıklık eden Incil’den alınmış olan bu sahnenin kompozisyonu çok çeşitli yorumlara konu oldu.

Aziz Petrus’un Çarmıha Gerilmesi’nde ressamın, daha önce Aziz Matta’ nın Şehit Edilmesi adlı çalışmada kullandığı bir kuruluş tekniği olan köşegenleri kesiştirme tekniğine yeniden başvurduğu görülür; tıpkı Aziz Matta’ya Çağrı’da olduğu gibi, burada da, İncil’in mesajını. hantal ve incelikten uzak olan insan doğasıyla tanrısal ışığın karşılaştığı trajik an üstünde yoğunlaştırmıştır. Tuvalin bütünü anıtsal figürlerle kaplıdır; ön planda ayağı toz toprak içinde, sırtı, harcadığı güçten dolayı gerilmiş bir cellat yer alır; oysa Azız Paulus’un Hıristiyan Oluşu adlı tablosuna açıkça bir at sağrısı hakimdir: burada ne doğaüstü aksesuarlar vardır, ne küçük melekler, ne de tanrısal ışığa açılan bulutlar.

Caravaggio daha sonra, İsa’nın Mezara Konması ve Meryem’in Ölümü’ndeki gibi özentisiz ve derli toplu kompozisyonlarda kendi, ”klasik” tarzını kullandı. Birinci tabloda görülen renklerdeki şatafat, ikinci tabloda yerini, kırmızı renkte ve Meryem’in elbisesinin daha donuk kırmızısıyla uyum içinde olan gölgeliğin trajik parlaklığına bıraktı. Meryem’in çıplak ayakları, şişmiş yüzü, ağır başlılıktan yoksun hali nedeniyle bu ikinci tablo, adaletin pençesinden kaçtığı için zaten Roma’dan çok uzakta bulunan Caravaggio’nun bu eseri, din adamları tarafından geri çevrildi. Azize Lucia’nın Gömülüşü ve Vaftizci Yahya’nın Başının Varolması adlı tablolarındaysa sanatçının İsa’nın Mezara Konması’ndaki özentisiz kompozisyon anlayışına yeniden döndüğü, ancak bu defa, kişileri daha dar bir mekan içinde ezdiği görüldü. Axis




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder