Caspar David Friedrich (1774 -1840). Friedrich'in romantizmini, kuşkusuz, çocukluğunun görünümleri etkiledi: Baltık kıyıları, Harz dağları, buzların çözülmesi sonucu erkek kardeşinin içinde boğulduğu Elbe kıyıları, yirmi yaşına kadar yaşadığı doğduğu kent. Dresden'e kesin olarak yerleşmeden önce Kopenhag Güzel Sanatlar Akademisi'nde dört yıl geçirdi. Dresden'te Kleist, Tieck, Novalis, Runge gibi büyük Alman romantiklerle ve 1810 yılından itibaren de Goethe ile ilişki kurdu. Derinlemesine bir çözümlemeden çok ''peyzajın doğa. üstüleştirilmesi"ni amaçlıyordu. Bu bakış açısı onu Göethe'nin felsefe anlayışından çok Gustav Carus gibi bir bilgine, çok yakın ilişkiler kuracağı Norveçli Dahi gibi-bir ressama daha yakınlaştirdi.
Yapıtlarının oluşumunu yönlendiren duygulan öylesine yoğun bir biçimde yaşıyordu ki bir zihinsel hastalığa yakalandı ve yaşamı trajik bir sonla noktalandı.
Sanatı, teknik planda, dikkatsiz bir seyircinin gözünden kaçabilecek bir desen nesnelliğinin, özel bir renk kullanımının ve bir yapı kaygısının kanıtıdır. Kederli* bomboş, hemen hemen "sürrealist" bir evrenin habercisi olan bu biçimsel yetkinlikten kaynaklanan bir tür huzursuzluk ortaya çıktı kısa zamanda. Bu zamana bap olmayan peyzajlar ve dekorlar dünyasında, romantik bir operada olduğu gibi, bütün tekrarları ressamın ruhsal durumuyla ilişkili bulunan gerçek anabezekler (leitmotiv)fc lirdi.
Sanatçının dünyasına sürekli bir ölüm duygusu egemendir. Bu duygu çam ağaçlarının ortasında trajik bir biçil ortaya çıkar (Dağlarda Haç ve Katedral), bununla birlikte bu duygu, kutsal ve kurtarıcı bir çile ve kilise anlayışıyla yumuşatılmıştır. Doğa tuhaf bir şekilde düşman bir arkadaştır (Buz Denizi. 1823-1824'e doğru, Kunsthalle, Hambourg); insanın içinde pek rahat etmediği çetin bir dekordur doğa (Ayı Seyreden İki İnsan, 1819, Gemalde-galerie, Dresden; Rügen Adasında Peyzaj, 1816, özel kolleksiyon; Denizde Ayın Doğuşu, 1820-1826, Staaliche Museen, Berlin). Tablolarında insan yapay olarak konulmuş gibidir, bize sırtını dönmüş ve düşlerinde yitmiştir. Renkleri, desen ve konuların çok dramatik niteliklerini başarıyla ısıtır.
En anlamlı yapıtlarından biri hiç kuşkusuz Deniz Kıyısındaki Keşiş'tir (1808-1809), bu tabloyu Prusya krallık prensi sergilenir sergilenmez satın almıştır. Friedrich, bizi resmin ötesine bu tablodaki kadar hiçbir zaman götürmemiştir. Tual birbirine eşit olmayan üç bölüme ayrılmıştır: İlk planda beyaza yakın bir toprak, birkaç beyaz köpükle kabartılmış, neredeyse, siyah bir deniz ve devsel bir gökyüzü.
Küçücük, kahverengi bir siluet olan keşiş hafifçe sol tarafa sığınmıştır. Bu karaltı öylesine küçüktür ki sanki tabloya bir canlılık getirmekten çok uçsuz bucaksız doğa karşısında insanın varlığının yok edilmesi amaçlanmıştır.
Küçücük, kahverengi bir siluet olan keşiş hafifçe sol tarafa sığınmıştır. Bu karaltı öylesine küçüktür ki sanki tabloya bir canlılık getirmekten çok uçsuz bucaksız doğa karşısında insanın varlığının yok edilmesi amaçlanmıştır.
Caspar David Friedrich: Buz Denizi. 1823-1824'e doğru Işık yayılmayı başaramamıştır; toprak, su ve hava gibi üç öğeye bir varlık kazandırmak için kullanılmıştır. Fırça darbeleri ilk ikisini, yani toprak ve suyu belirginleşti-riyorsa da havanın beyazdan yeşile uzanan rengi tablonun dengesini bozan geniş bir leke gibidir. Bu aşırı boşlukta biraz da yıkıcı nitelikle bir soyutlama isteği göze çarpar.
Friedrich'in önemli bir etkisi oldu. Resim evreni, deseni, iç yansıması, neredeyse madeni bir evrende, XIX. yüzyıl Alman sanatının bütün yönelimlerini güçlü bir şekilde içeriyordu.Romantik ressamlar arasından büyük sanatçılar çıktı elbette. Örneğin Turner'in çağdaşı, Alman Caspar David Friedrich (1774-1840). Bu sanatçının manzaraları, özellikle Schubert'in ezgileri aracılığıyla tanıdığımız, çağın romantik şiirindeki ruh durumunu yansıtırlar. İç sıkıcı bir dağ sahnesini betimleyen bir tabloda (R. 325), şiire çok bağlı Çin manzaracılığımn (R. 99) ruhunu anımsayabiliriz. Ama bu romantik ressamlardan bazılarının sağlıklarında elde ettikleri başarı büyük ve haklı olsa da, bugün şu kanıdayız ki, şiirsel ruh durumları çağrıştırmak yerine, Constable'ın izinden giderek dünyayı bulgulamaya çalışanların ünü daha sürekli olmuştur. Gombrich |
1. Romantizm, Remzi Kitabevi
2.Sanatın Öyküsü, Gombrich, Remzi Kitabevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder