Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Gris, Juan

Juan Gris (1887-1927)
1887’de Madrid’de doğdu; 1927’de Fransa’da, Boulogne-sur-Seine’de öldü. Genç yaşlarda sanatla ilgilendi, 1904’te ressam olmaya karar verdi. Madrid Uygulamalı Sanatlar Okulu’ndaki öğreniminden sonra resim dersleri aldı. 1906’da dergilere basılan çizimleriyle yaşamını sağlayacağı Paris’e gitti. 1911-12’de Picasso ve Braque’ın etkisinde kaldı. 1912’de Section d’Or’la beraber sergi düzenledi. Savaş yılları sırasında Matisse ile temas kurdu.

Savaştan sonra giderek başarı kazandı. 1920’den sonra sağlığının bozulmasına karşın, bireşimsel kübizmi kendine özgü lirik bir üslupla yorumlayan yeni resimler yaptı. 1922’ den sonra Diaghilev balesi için çeşitli sahne dekorları ve Max Jacob, Gertrude Sein, Tristan Tzara gibi yazarların kitapları için resimlemeler hazırladı. Sorbonne Üniversitesi’nde “Resmin Olanakları” konulu bir dizi konferans verdi (1924).

Kaya Özsezgin
Yüzyılımızın başlarında etkinliğini duyuran kübist akımın, Braque, Picasso ve Léger ile birlikte dört büyük kişiliğinden biridir Juan Gris. Onun bu akıma bütün yaşamı boyunca içtenlikle bağlı kaldığı, yalnız uygulamacı olarak değil, kendi çapında kuramcı olarak da kübizmin temellerini oluşturduğu göz önüne alınırsa, Gris’ye özel bir yer ayıran kaynaklara hak vermek gerekecektir. Fransız eleştirmen Maurice Raynal’in “resmin cebiri” deyimini kullanmakla, belki doğrudan doğruya Juan Gris’nin sanatını anlatmak istediği bile düşünülebilir. Çünkü, doğanın Cézanne’dan beri geometrik biçimlere dönüştürülmesi yöntemini, açık yüreklilikle ve tam bir içtenlikle savunan, uygulayan o olmuştur. Tipik bir kübist’tir bu bakımdan Juan Gris. Eşyanın ve doğanın, bu anlayış çerçevesinde resme yansıyan görünümleri, en tanımlanır biçimini onun sanatında bulmuştur.

1887’de Madrid’te, bir tüccar ailesinin on üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Asıl adı José Gonzalez’di. Daha yedi yaşlarına doğru, defterinin sayfa kenarlarını süslemek için karaladığı desenlerle, resme olan ilgisini ve yeteneğini kanıtlamıştı. Ne var ki, her sanatçı gibi onun ailesi de, resim sanatına olan bu yakınlığından yana değildi. O da bir bakıma ailesine hoş görünmek için Madrid Sanat ve Zenaat Okulu’nu seçti. Bir yandan bu okulda öğrenimini sürdürüyor, öte yandan “Madrid Comico” ve “Bianco y Negro” dergilerine satirik desenler, karikatürler çiziyordu. Ama okulun eğitim sistemiyle bağdaşmadığı için bir süre sonra okulu bırakarak, kendini bütünüyle resme verdi. İki yıla yakın bir zaman, akademik ressamlardan Moreno Carbonero’ nun atölyesinde çalıştı. Bu arada sanatçılarla yakın ilişkiler kurmaya başladı. On dokuz yaşında, kız- kardeşi Antonieta’nı da yardımıyla Paris’e gitti. Paris’e vardığında cebinde yalnızca on altı frank kadar bir parası vardı. Ressamların yuvalandığı Montmantre’a yerleşti ve Picasso ile arkadaşlarının toplandıkları ünlü “Bateau - Lavoir”da, zamanın tanınmış sanatçılarıyla yakın ilişkiler kurdu. Atölyenin güç yaşam koşulları içinde, salt resim satarak geçimini sürdürmek, hele Paris’e yeni adım atmış genç ve toy bir sanatçı için oldukça zordu.

Gris, ilk yıllar “L’Assiette au Beurre”, “Charivari”, “Cri de Paris” ve “Témoin” gibi karikatür dergilerine çizerek geçimini sağlamaya çalıştı. Ama daha çok, o sıralar Picasso ve çevresinde oluşan gelişmelerle ilgiliydi Juan Gris. 1910’da doğadan ilk büyük akvarel resimlerini yaptığında Picasso, ön- kübist denemelerini ve zenci sanatına öykünerek ortaya çıkardığı işleri yavaş yavaş geride bırakıyordu.

Kübist akım için asıl önemli olan yıllar başlamaktaydı. Kübizmin çözümlemeci ve bireşimci dönemini içeren bu yıllar, özellikle geniş bir aydın ve sanatçı kesiminin bu akımla yakından ilgilendiği yıllardır. Apollinaire, 1913’te “Kübist Ressamlar” adli kitabını yayımlıyor, André Salmon, Roger Allard, André Varnod, Jules Granié, Olivier Hourcade ve Gustave Khan gibi yazarlar bu yeni akımı savunmaya girişiyorlar; Kahnweiler ve Stein gibi koleksiyoncular kübist ressamlar çevresinde geniş bir halka oluşturuyorlardı giderek. 1913 yılının ocak ayında.. Delaunay  Berlin’de; sergi açıyordu. Braque, Duchamp, Gleizes, Léger,  Marcoussis, Metzinger, Picabia, Brancusi ve Picasso, kübist grup sergileriyle New York ve Londra gibi önemli merkezlerde birbiri arkasına görünüyorlardı.
Juan Gris’nin bu ortam içersinde ilk yağlı boya çalışmaları, 1911 yılına rastlıyor. Raynal’in portresini konu alan resim bunlar dandır ‘Özellikle kübist ressamlardan Duchamp kardeşlerin atölyesinde Gleizes, Léger, La Fresnaye, Le Fauconnier, André Mare, Marcoussis’le ve Amerikalı eleştirmen Walter Paeh’la bir araya geliyor, sanat sorunları üzerinde tartışıyor ve sürekli olarak kübist resmin olanakları üzerinde düşünüyordu. 1912 ilkbaharında Bağımsızlar Salonunda sergilediği’ “Picasso’ya Saygı” adlı kübist portresiyle dikkatleri üzerine çekti.


Şimdi Chicago Sanat Enstitüsü’nde bulunan bu resmi, Vauxcelles ilk gördüğühde “aptalca” bir iş olarak tanımlamıştı.  Oysa kübist  akımın temel yapıtlarından biriydi bu. Aynı yılın sonbaharında “Section d’Or” salonunda gösterdiği ve bir ayna parçasını tablo gereci olarak kullandığı “Lavabo” adlı tablosuyla adını biraz daha geniş bir çevreye yaymış oluyordu. Aynı yılın sonunda tablo alım - satımcısı Alman asıllı yazar Kahnweiler, bütün resimleri için Juan Gris’yle bir sözleşme imzalayacak ve o tarihten sonra Hermann Rupf, Gertrude Stein, Alfred Fleichahem gibi koleksiyoncular, onun çalışmalarını izlemek zorunda kalacaklardı.


Resimlerinden başka bir şey, için yaşamıyordu artık Gris. Dostu Max Jacob’a şöyle demişti bir gün: “Sol elimle hiç bir zaman bir köpeği okşamıyorum çünkü o beni ısırdığı anda resim yapmak için her zaman sağ elimi kullanmak zorunda kalacağını.” Juan Gris’nin ilk resimleri, hemen bütünüyle renksizdir; düzenli geometrik ve yuvarlak biçimler egemendir bu resimlerde. Her objenin yukarıdan göründüğü çok sayıda natürmort ve birkaç da manzarayı, bu dönem resimleri arasında sayabiliriz. Eşzamanlı (simultan) biçimleri içeren çözümler, ilk dönem resimlerinde onu çokça düşündürmüştür. Renk, genellikle biçimin bir bölümünü kapatmıyor; kompozisyonlar, tablo içinde bir başka tablo yaratılmış izlenimini veriyordu.

Kahnweiler’in Birinci Dünya Savaşı sırasında İsviçre’ye sığınmasından sonra Juan Gris, çalışmalarına ilgi duyan Leonce Rosenberg’in yardımından yararlandı. 1916’da arkadaşlarının bir bölümünü topladığı Touraine’ de, alarmlar, savaşın yarattığı çeşitli güçlükler, hava akmları, savunma atışları ve büyük Bertha bombardımanı onu çalışmalarından alıkoymadı.


Komşuları Pierre Reverdy’nin yürekten dostluğu ve desteği, onlara güç veriyordu. Resmin kavramsal yönüyle Juan Gris’in yoğun ilişkisi de aşağı yukarı bu tarihlerde başlar. Genel tipten hareket ederek özel bireysel oluşumlara ve yeni bir nitelemeye ulaşmak istediğini belirtiyordu.Kağıt yapıştırma (papiers colles) tekniğini uyguluyor, o zamana kadar alışılmadık bir hareket anlayışına yöneliyordu. Gene de Gris’nin o tarihteki ve daha sonraki resimlerini nitelendiren temel etkinlik, bir tür “statisme”dir. Obje, gerçek görünüşlerinden iyiden iyiye uzaklaşır. Gerçekliklerin elemanlarını çıkardığı dünyanın görsel (visuel) değil, imgesel (imaginatif) olduğunu öne sürüyordu. Ona göre tablo, sonuç olarak “renkli ve düz biçimlerin bileşimi”nden başka bir şey değildi. “Değirmenci”, “Serçeler”, “Soytarılar”, “Çiçekli” ve “Bira Şişeli Natürmort” 1920’lere kadar yaptığı resimlerin birkaçıdır. Ayrıca da bu dönemin en ilginç çalışmalarıdır. Kahnweiler’ in deyimiyle, onun sanatı “toplantı”dır bir bakıma. Bütün çabası ilerde eskimeyecek ve çürütülmeyecek bir üslup aşama sına varmaktı. Ve şöyle diyordu: “Benim yaptığım, belki büyük resmin kötüsüdür. fakat gene de büyük resimdir.”

Aslında Juan Gris’nin. sanatı, Cézanne’ın temelini attığı bir yolun son aşamasını simgelemekteydi. Ne var ki, doğa ile resmin biçimleri arasındaki ilişkiler açısından, hareket ve yarış noktaları Gris’nin kübizminde yer değiştirmiş olarak karşımıza çıkar. Sözgelişi Cézanne doğadan aldığı görüntüleri, kare, küp ve silindir gibi geometrik oluşumlara götürüyor ve doğanın bu yolla yorumuna- öncelik veriyordu. Oysa Gris  kendisinin de belirttiği gibi - geometrik biçimlerden doğasal görüntüler üretmekteydi. Cézanne, şişeyi örneğin, bir silindire dönüştürüyordu, Gris ise, kişisel ve özel bir üslup yaratmak için silindirden hareket ederek şişe biçimine ulaştığını öne sürüyordu. Düşünülmüş bir gerçekliği büyük bir açıklıkla ve esprinin saf elemanlarını kullanarak anlatma yolunu seçiyordu Juan Gris.

1920’lere doğru sanatçının sağlık durumu bozulmaya başlıyor. Atölyesinin kötü yaşam koşulları nedeniyle zatülcenbe yakalanıyor bir ara. Hastaneden çıkışında Bandol’a yerleşiyor. Oradan deniz görünümleri ve natürmortlar yapıyor. Max Jacob’un bir kitabı için resimler çiziyor, taşbaskı çalışmaları yapıyor. 1921’de ikinci kez Ceret’ye gidiyor. (Birincisi Picasso ile 1913’dedir). Orada bir ara biyoloji ile ilgileniyor. Kendini dans heyecanına kaptırıyor. Bu dalda bir “foxtrott” ödülü bile alıyor.



1922 Nisanında Paris’e dönüyor. Boulogne’da, Kahnweiter’in bulunduğu sokakta küçük bir apartman katına yerleşiyor. 1920- 23 yıllarını kapsayan “şiirsel” döneminin resimleriyle ilgi toplamasına yo1 açan bir sergisini, 20 Mart -5 Nisan 1923 tarihleri arasında Astorg sokağı galeride düzenliyor. Gris’in o dönem resimlerine ilişkin söyledikleri de açıklayıcı niteliktedir: Ona göre bir tablonun şiirselliği, şiirsel bir konuyu işlemiş olmasına bağlı değildir, görsel benzetişimlerin yararlılığını ele geçiren sanatçının “biçim uyumu”nda oluşur bu şiirsellik. Bu benzet görünüşte farklı ilki objeyi ortaya çıkarır. Örneğin bir üzüm salkımı, bir mandolinle karşılaştırılabilirdi. Kendi deyimiyle “görsel kafiye1er” kimi biçimlerin yinelenmesi yoluyla üretilmekteydi.

Juan Gris’i gene bu yıllarda Diaghilev ortak çalışma içerisinde görüyoruz. “Olağanüstü Bayram” adli yapıtın yalnız dekor ve kostümlerini yapmakla kalmayan Gris, büyük bir ısıtma düzeninin de tasarımını hazırlar. Sözkonusu yapıt, Versailles Sarayının ünlü Aynalı Galeri’sinde sahnelenir.  Bu yapıtın başarısından sonra Diaghilev, Gounod’nun “Colombe” operası için bir dekor daha ister ondan. Bu amaçla Monte-Carlo’ya geçen Gris, orada Chabrier’nin ‘Başarısız Eğitim” adını taşıyan yapıtı için de dekor ve kostümler hazırlar.
(…)
Milliyet Sanat, 1970 ler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder