Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Halil Paşa


Halil Paşa, yapıtlarında izlenimci anlatımla gerçekçi tutumu birleştiren ressam, Harbiye Mektebi’nin kurucularından Tophane müşiri Ferik Selim Paşa’nın oğludur. Resimle küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. Askeri rüştiyeden sonra 1869’da Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a girdi. Eğitimi sırasında resim yeteneğiyle dikkati çekti. 1873’te teğmen rütbesiyle mezun olduktan sonra resimlerini görüp beğenmiş olan Abdülaziz tarafından saraya, yaver olarak alındı ve çalışmalarını kendisi için açılan özel bir atölyede sürdürdü. 1874’te yüzbaşılığa yükseldi ve askeri idadiye resim öğretmeni olarak atandı. 1876’da kolağası (önyüzbaşı) oldu. 1880’de padişah tarafından resim öğrenimi için Paris’e gönderildi. Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu’na devam etti. 1888’de Paris Dünya Sergisi’ne katıldı ve bir resmi ile madalya kazandı. Aynı yıl Türkiye’ye döndü ve binbaşı rütbesine yükseldi. 1900’de Salon des Artistes François’da sergilenen (Fransız Sanatçılar Salonu) “Madam X” adlı pastel portresiyle bronz madalya kazandı. 1902’de portre ve manzaralardan oluşan 24 resmiyle Beyoğlu’nda açtığı ilk kişisel sergisi çok beğenildi.


 1906 paşalığa yükseltildi ve Harbiye Mektebi’ne resim öğretmeni olarak atandı. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanında çıkarılan bir yasaya dayanılarak rütbesi albaylığa indirilince, ordudan ayrılarak kendini bütünüyle resme verdi. 1911’de Sanayi-i Nefise Mektebi’ne yağlıboya resim öğretmeni olarak atandı. 1917’de de okulun müdürlüğüne getirildi. Dış ülkelerde açılan birçok sergiye katılarak adını duyurdu.


Aralık 1928-Ocak 1929 arasında Kahire’de açılan Sanat Dostları Derneği’nin sergisine, Mısır’da gerçekleştirdiği altı resimle katıldı. 1936’da Viyana’da düzenlenen uluslararası resim sergisinde bir ölüdoğasıyla (Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi) altın madalya kazandı. Halil Paşa, Paris’te kaldığı yıllarda Gerome’un atölyesinde akademik bir eğitim görmüş, hocalarından etkilenerek akademik bir anlayışta çalışmıştı. 1900’lerde çizimden çok, renge ve ışığa önem verdiği yapıtlarıyla Türk resim sanatındaki yeniliklerin ilk habercisi oldu. Gördüğü akademik eğitime uymayan bu tutumunda, doğaya ve açık havaya olan sevgisinin etkisi büyüktü. Açık havanın değişen görünümlerine yönelmiş, dolayısıyla da izlenimciliğe yaklaşmıştı. Boğaziçi’ni, Beykoz, Çengelköy, Bostancı, Maltepe, Salacak kıyılarını kendine özgü bir duyarlıkla tuvale yansıttı. Sakin ve dalgasız denizi, boş ve kıyıya çekilmiş sandalları, açıklardaki yelkenlileri, güneşin en parlak saatlerinde betimledi.

Manzaralarının yanı sıra gerçekleştirdiği portre ve ölüdoğalarında son derece sağlam ve akademik bir biçim anlayışı egemendir. Özellikle ölüdoğalarında metalin parlaklığını, camın saydamlığını, çiçek ve meyvelerin doğallığını ayrıntılı bir üslupla yansıtmıştır.

Paris’teyken yağlıboya portre ve figürler, anatomi çalışmaları, karakalem çizimler yapan Halil Paşa. daha sonra değişen sanat anlayışıyla portre ve figüre de başka türlü bakmaya başlamış, ayrıntıdan uzaklaşarak yalın ve gerçekçi portreler yapmıştır. A.B.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder