Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Hals, Frans


Frans Hals (1581/5-1666)
17. yüzyılın ünlü portre ressamı. Hemen hemen bütün ömrünü geçirdiği Haarlem’de Felemenkli burjuvaların portrelerini yapmış, izlenimciliği andıran rahat bir teknik geliştirmiştir. Yaşlandıkça resmi özgürleşen Hals ilk döneminde “Neşeli Grup” (y. 1616-17, Metropolitan Sanat Müzesi, New York) gibi şen, orta döneminde “Nicolaes Hasselaer” (y. 1630-33, Devlet Müzesi, Amsterdam) gibi hüzünlü ve endişeli, son dönemindeyse “Şapkalı Adam” (y. 1660-66, Devlet Resim Koleksiyonu, Kassel) gibi karakter betimlemedeki ustalığını ortaya koyan yapıtlar vermiştir.
(…)

Hals’ın Haarlem okulu ressamlarından Carel van Mander’in ögrencisi olduğu söylenir, ama yapıtları başından beri van Mander’in maniyerizmine ters düşmüştür. Aslında ilk dönem çalışmaları Rubens’in öğrencisi olan ve Anvers’in önde gelen barok ressamlarından sayılan Jacob Jordaens’in resimlerine daha yakındır. Günlük sahneleri konu aldığı resimleri, aynı dönemde Caravaggio’yu izleyen Felemenk ressamlarının neşeli grup resimlerini anımsatır.
Günümüze kalan örneklerden anlaşıldığı kadarıyla Hals önceleri ağırbaşlı portrelerle yerel lonca ve askeri örgüt üyelerinin grup portrelerini yapıyordu.


Portrecilikteki üstün yeteneğini gösteren bu ilk dönem çalışmalarından “Haarlem’de St. George Muhafız Alayı Subaylarının Ziyafeti” (1616, Frans Hals Müzesi Haarlem) adlı anıtsal resim o dönem Felemenk sanatında eşine rastlanmayan ölçüde serbest fırça vuruşlarıyla gerçekleştirilmişti. Figürler, bu tür resimlerde gene o güne değin görülmeyen biçimde son derece uyumlu bir kompozisyon içinde aralarında konuşan küçük gruplar halinde düzenlenmişti. Hals’ın erken dönem çalışmalarına özgü neşeli hava yaklaşık 1620’lerde belirmeye başladı ve Felemenklilerin özelliği sayılan bu neşe eksiksiz ve coşkulu bir biçimde resimlerine yansıdı.Hals bu dönemde pek çok eğlenen insan portresi yaptı. Grup portrelerinde de aynı hava egemendi.

1620’lerde Hals’ın izlenimciliğe yaklaşan tekniği artık olgunlaşmıştı. Çağdaşı İspanyol ressam Diego Velazquez gibi biçimi renkle oluşturuyor, ama ondan farklı olarak hızlı ve serbest fırça vuruşlarıyla parlak renkler kullanıyordu. Böylece renk, biçimin dış çizgilerini oluşturmak yerine onu akla getirmeye yarıyor, ayrıca kompozisyona hareket ve canlılık katıyordu. 17. yüzyıl ressamlarının çoğu resimlerini yavaş ve uzun bir süreç içinde oluştururken, kesin kanıt bulunmamakla birlikte Hals büyük olasılıkla taslak yapmıyor, doğrudan tuval üzerinde ve büyük bir hızla çalışıyordu. Dolayısıyla da resmi içinden ilk geldiği gibi çiziyor, neredeyse yağlıboya taslak niteliğinde tablolar yapıyordu. Bu teknikten hiç vazgeçmeyen Hals gitgide daha rahat ve özgür bir resme yönelerek özellikle karakter betimlemelerinde olağanüstü başarıya ulaştı.

Bazen gerçek yaşamının da resimlerindeki gibi eğlenceli olduğu ileri sürülen Hals Haarlem St. Geurge milis kuvvetlerinin ve Haarlem Hatipler Topluluğu’nun (Haarlem De Wijngaertranken) üyesi olmasına ve yaptığı çok sayıda önemli kişi portresine bakılırsa saygın, ağırbaşlı bir ressamdı. Zaten orta yaşa ulaştığında resimlerindeki neşeli hava da kaybolmaya başladı. “Kollarını Kavuşturmuş Adam”da (1622) olduğu gibi bu dönem resimlerinde görmüş geçirmiş. biraz da hüzünlü tiplere yer verdi.

1630-50 arasında Hals en üretken dönemini yaşadı. Ünü, özellikle Haarlem’in orta sınıfından ağırbaşlı kişiler arasında yayıldı; 100’ü aşkın kişisel portre. altı tane de grup ve aile portresi yaptı.

Hals uzun yaşamının özellikle son bölmünde kişisel özellikleri yansıtmadaki be cerisini ortaya koydu. Bu yıllarında parasal sorunlarla karşılaştı. Düzenli çalışmasına karşın 1650’den sonra aldığı siparişlerin sayısı azaldı. Uzun meslek yaşamı boyunca büyük bir ün kazanmış, pek çok önemli işle görevlendirilmişti. 1644’te Aziz Luka Loncası’nın yöneticisi oldu; 1649’da René Descartes’ın portresini yaptı. Ne var ki bir süre sonra İngiliz portre ressamı Anthony Van Dyck’ın zarif üslubu daha çok tutulmaya başladı. Aldığı siparişlerle geçinemeyen Hals da, Rembrandt ve Vermeer gibi, mallarının açık artırmayla yok pahasına satılışına tanık oldu (1654). 1662’ye değin yönetimden yardım alamadı. Bütün bu zorluklara karşın son 16 yılında yaptığı portrelerin her biri bir başyapıttı.

Yaşlılığında gitgide geleneksel konulara yönelen Hals, temalarındaki yoğunluk ve canlılıktan bir ölçüde vazgeçerek yalın, rahat bir anlatıma ulaştı. Paleti büyük ölçüde parlaklığını yitirmişti, ama uzun yılların emeğiyle siyahın ve beyazın geniş olanaklarını keşfetmişti ve artık anlatmak istediği her şey için bu iki renk yeterliydi.

Hals 1650’den sonra neredeyse huşu dolu portreler çizmeye başladı. Kompozisyon düzeninde de yeni bir uygulamaya yönelerek figürleri gruplar halinde değil, tek tek yalnızlıkları içinde işlemeye koyuldu. İkisi de Frans Hals Müzesinde bulunan “Haarlem’deki Yaşlılar Evi Yöneticileri” (1664) adlı birinde yaşlı erkekleri, öbüründe yaşlı kadınları işlediği iki resminde yaşlılığı bütün çıplaklığıyla betimledi.


Bu son döneminde sanatsal açıdan büyük bir serbestliğe ulaşırken bir yandan da büyük bir özveriyle katı bir disiplin anlayışı geliştirdi. Yaşlılık acılann yanında keskinleşen bir gözlem gücü de getirmiş, daha önce dinsellikten iz görülmeyen yapıtlanndaki sevgi, ruhani bir boyut kazanmıştı. A.B.

Barok sanat merkezlerinden biri olan Antwerp’te doğan Frans Hals hayatının büyük bir kısmını ailesi ile birlikte Haarlem’de geçirmiştir. Portrede büyük bir ustalık kazanan Frans Hals, bir kumaşçının oğlu idi ve herhalde Haarlem’e geldiğinde Rubens’le teması olmuştu. Eserlerinde çirkinliği de resmetmekten kaçınmayan Hals, portrelerini cüretkâr realizm ve serbestisi ile devri içinde alışılmış olanın dışına çıkarmıştır.



Fülütlü Çocuk (c. 1626-28, Staatliches Museum, Berlin) portresinde Hals, gençliğinin bütün çekiciliğini ve canlılığını taşıyan bir çocuğu model olarak seçmiştir. Renkler sanki acele ile ve sert bir şekilde sürülmüş gibidir. Bu tarz boyama, eserlerinde canlı hareketi vermek isteyen Hals’e uyandıracağı etki için daha uygun gelmiştir. Şarkı söyleyen, müzik yapan gençler, içki içen insanlar, çingeneler gibi gündelik hayattan alınmış samimi sahneleri tercih etmiştir.
Frans Hals’in zengin bir tüccarın portresinde bile, modelini statik bir durumda tasvirden nasıl uzaklaştığını ve bir anlık görünüşünü yakaladığını izleyebiliriz.  Nurhan Atasoy



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder