Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Reni, Guido

Guido Reni (1575-1642)
Tablo ressamları arasında yeni bir çeşit klasisizmi geliştirenlerden biri Guido Reni’dir. Ludovico Carracci’nin bir öğrencisi olan Guido Reni Bologna klasik tarzını benimseyip geliştiren en ünlü Barok ressamlardan biri olmuştur.


Atalanta ve Hippomenes (c. 1624-26, Pinacoteca Nazionale di Capodimonte, Napoli) de figürler antik ideale göre ele alınmışlarsa da ince uzu vücutları yüksek Rönesansdan çok, geç Rönesans ideallerine uygundurlar. Usta bir avcı olarak yetişen ve koşuda kimsenin geçemediği Atalanta onunla evlenmek isteyenleri kendisiyle yarışa zorlar, yener ve kargısıyla vurup öldürürmüş. Hippomenes de ona aşık olunca Atalanta yine koşu şartını ortaya koymuş. Hippomenes yanına üç tane altın elma almış ve yarış sırasında onları teker teker atmış. Altın elmalara dayanamayan Atalanta onları almak istediği için geri kalmış ve yarışı kaybedip Hippomenes ile evlenmiş. Resimde bu koşu yarışı sırasında Atalanta, Hippomenes’in attığı altın elmayı alırken gösterilmiştir. Yarış kahramanlarının vücut hareketleri kesin bir zıddiyet içindedirler ve klasik kompozisyonun denge armonisinden çok uzaktırlar. Figürlerin bu zıt hareketlerinden meydana gelen kompozisyon ise tam Barok anlayışın bir ifadesi olmaktadır. Modern eleştirmenler tarafından sanatı fazla zarif ve hatta basmakalıp görülen Guido Reni’nin eserleri çağdaşları tarafından çok beğenilmiş ve XVII. yy. ın ideal zarafetinin temsilcisi olarak kabul edilmişti.

1595 de Carracci Akademisi’ne giren ve 1600 lerde Roma’ya gelerek anti-Caravaggionist safta yer alan Guido Reni, Carracci’nin tesirinde kalmış fakat on dan daha fazla Barok’cu olmuştur. Kardinal Borghese için Borghese Şapeli’ni ve S. Maria Maggiore’yi ve daha bir çok saray ve villaları dekore ettikten sonra Bologna’ya döndü, Ludovico’nun ölümünden sonra Bologna Akademisi’nin başına geçti. Üslubunda ifrata kaçtığı son eserlerinde figürler adeta donmuş pozdadırlar, fakat en son eserlerinde tekrar yüksek Barok’a dönüş görülür.
Nurhan Atasoy

Roma’da çalışmış İtalyan ustaları arasında en ünlüsü, kimi. kararsızlıklardan sonra Carracci’nin okuluna katılan Bolognalı Guido Reni’dir (1575-1642) kuşkusuz. Reni’nin ünü, bir zamanlar, ustasının ünü gibi, bugüne göre çok büyüktü (R. 7). Bir zamanlar Adı Raffaello’nunkiyle eş tutulmuştur. “R. 252”ye bakınca bunun nedenini anlayabiliriz. Reni, bu freskoyu, 1613 yılında bir Roma konağının tavanına yapmıştır. Şafak’ı ve arabası üstünde delikanlı güneş Tanrısı Apollon’u betimliyor. Arabanın çevresinde güzel Hora’lar, hep birlikte neşe içinde dans ediyorlar. Önlerinde, elinde meşaleyle sabah yıldızını simgeleyen bir çocuk uçuyor.



Günün ışıl ışıl doğuşunun bu imgesi öylesine zarif, öylesine güzel ki, akla Raffaello’nun ve onun Farnesina’daki freskolarının (R. 201) neden geldiğini çok iyi anlıyoruz. Nitekim Reni’nin amacı büyük ustayı anımsatmak, ona özenmekti. Belki de çağımız eleştirmenlerinin, Reni’nin buluşlarını pek önemsemeyişlerinin nedeni de budur. Bir başka ustaya özenme dileğinin, Reni’nin yapıtını çok denetimli, saltık güzelliğe bilinçli bir biçimde eğilimli kıldığını düşünüyorlar veya böyle bir şeyden korkuyorlar. Bu eleştirileri tartışmanın yeri değil şimdi. Kuşkusuz, Reni’nin yapıtı Raffaello’nunkinden tümden ayrıdır. Raffaello’da, güzelliğin ve dinginliğin, sanatın kendi doğasından fışkırdığını duyumsuyoruz. Reni’de ise, bilinçle resim yapma istenci o denli belli ki, kazara Caravaggio’nun öğrencileri onu yanlış yolda olduğu konusunda inandırmış olsalardı, Reni hemen başka bir üslup uygulamaya geçebilirdi.

Eğer reşsamların kafasını bunca uğraştıran, konuşmalarını dolduran ilke sorunları ortaya atılmışsa, bunun kabahatı yalnızca Reni’ de olamazdı elbette. Hiç kimsenin değildi kabahat. Sanat öyle bir gelişim noktasına varmıştı ki, sanatçılar ister istemez bir yöntem seçme zorunluluğuyla karşı karşıya kalıyorlardı. Bunu böyle kabul ettikten sonra, Reni’nin programını nasıl yürüttüğüne, nasıl doğada kendi üstün görüşüne uymayan veya aşağılık gördüğü şeyleri bilinçle bir yana ittiğine, nasıl gerçekliğin en yetkin ve ülküsel biçimlerini bulma yolunda ki araştırmalarının başarıyla sonuçlanışına hayran kalıp kalmamakta özgür sayabiliriz kendimizi. Klasik heykel sanatının ölçülerine göre doğayı ülküselleştirmeye veya “güzelleştirmeye” yönelik böyle bir programı Annibale Carracci, Guido Reni ve onların izdaşlarına borçluyuz Buna, her türlü programdan bağımsız olan klasik sanattan ayırdetmek için, “Klasikçilik” (klasis veya “Akademi” adı veriyoruz. Bu konu da—çıkan tartışılar belki çabucak son bulmayacak, ama kimse, bu akımın savunucuları arasında büyük ustaların bulunduğunu yadsıyamaz. Bu ustalar, katıksız ve güzel bir dünyanın kapılarını bizler için aralamışlardır. Bu dünya olmasa, çok yoksul duyumsardık kendimizi kuşkusuz.
Gombrich


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder