Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Rouault, Georges

Georges Rouault (1871-1958)
Kaya Özsezgin
Çağdaş sanatta yeni anlatımcılığın, görsel gizemciliğin ya da görsel “catolicisme”in, insani durumlara ilişkin dokunaklı (pathétigue) üslubun en güçlü ustalarından biri olan Georges Rouault’nun sanatım, yirminci yüzyılın ilk yarısı içindeki gelişmelerden ayırma olanağı yoktur. Kimi kaynaklar onu, Fransa’da anlatımcı resmin en büyük temsilcisi sayıyorlar.
Esnaf bir aileden geliyordu Rouault. 27 Mayıs 1871’de “Commune” hareketi sırasında, Paris, Versailles’dan gelen askerler tarafından bombalanırken bir mahzende dünyaya gelmişti. Babası, bir marangoz ustasıydı. Ona bütün yaşamı boyunca çalışma beğenisi ve malzeme bilinci aşılayacak olan ilk bilgilerini babasından almıştı. On dört yaşında ortaçağ vitraylarını onaran Hirsch adlı bir camcı ustasının yanına çırak olarak girdi. Burada bir yandan cam onarımının inceliklerini öğreniyor, öte yandan Dekoratif Sanatlar Okulu’nun akşam kurslarını izliyordu. 1890’da resimle ilgilenmeye karar verdi ve ertesi yıl, Güzel Sanatlar Okulu’na Elie Delaunay’ın atölyesine katıldı, bir yıl sonra da, bütün yaşamı boyunca kendisini etkileyecek, sanat yolunu çizecek olan Gustave Moreau (1826-1898) yanına girdi. Moreau, öğrencilerine resmi yalınlaştırma kurallarını öğretiyordu. İzlenimci resme karşı, daha çok simgeci sanat anlayışını savunan bir kişiliğe sahipti.
Rouault, Moreau’nun atölyesinde Matisse, Marquet, Lehmann gibi sanatçılarla tanışma olanağı bulmuştu Moreau ona, sıcak kanlı, çıplak dinsel bir sanatı sevdiğini ve bu yolda yürümesi gerektiğini söylüyor ve böylece ondaki kalıcı yönü önceden görmüş oluyordu. Rouault’yu 1893’te Roma ödülü için düzenlenen yarışmaya katılma yolunda zorlayan da gene Moreau’ dur.
Onun bu yarışma nedeniyle yaptığı “Değirmeni Çeviren Samson” adlı, tablosu, bir bakıma ilk önemli yapıtı sayılır.  Ne var, 1896’ ta ikinci kez katıldığı bu yarışmaların hiçbirinde başarı elde edemedi Rouault ödül, Mitrecey adlı tanınmamış bir sanatçıya verilmişti. Ama bu başarısızlıktan kısa bir süre sonra 1894’te “Doktorlar Arasında Çocuk İsa” adlı yapıtıyla “Chanevard” ödülünü kazanınca, adından söz edilmeye başlandı. Moreau’nun öğütlerine uyarak okulu bıraktı. Sıkı bir çalışmaya girişti. 1896 Salonu’nda sergilediği “Azizelerin Ağladığı Ölü Isa” tablosuyla çevresinde ilgi topladı.
Rembrant’ın Etkisinde
1897-98 yılları dışında, Salon’un tüm sergilerine katıldı. Bu dönem resimlerini daha çok, banyo yapan kadınlar, peyzajlar, mitolojik ve dinsel konulu tablolar oluşturur. Klasik ve gölgeli  karanlık bir anlatım özelliği. taşıyan bu dönem resimleri, yer yer Rembrandt’ı anımsatır, ondan esin izleri taşır. Anıtsal ve içli bir aksanın simgeci yorumları, gizemsel ve karanlık bir üslup biçimi, modleye yönelmiş bir desen anlayışı egemendir. 1897’ye doğru yaptığı “Gece Görünümü” tablosunda olduğu gibi, romantik ve trajik bir atmosfere yöneldiği resimler de olmuştur.

Mutsuzluk Dönemi
Hocası ve yakın dostu Moreau’nun ölümü, Rouault’nun yaşamında mutsuzluk döneminin de başlangıcıdır. Pek etkilemişti bu olay Rouault’yu; bir ara ölmeyi bile düşünmüştü. Aynı yıl kurulan Moreau Müzesi’ne yönetici olarak atandı. Geçim sıkıntısı ve çeşitli bunalımlar onu bir hayli sarsmıştı. 1914’e kadar sürecek olan bu dönem, onun resimlerinde yeni konuların belirmesine yol açtı. Kağıt üzerine guaş ve akvaral tekniğiyle yaptığı bu dönem resimlerinde İtalyan komedyenleri, cambazhane soytarıları ve genç kızlar görülür. 1901’de sık sık Ligugé Manastırına gidiyor, kendini dinselliğin çekiciliğine kaptırıyordu. O tarihlerde karşılaştığı iki ünlü yazarın görüşlerinden, Huysmans ve Léon Bloy’un dostluklarından etkilendi. Sonradan bütün yaşamına sinecek olan dinsellik bağıntıları, biraz da bu etkiler sonucudur. 1902-12 arasın da Bağımsızlar Salonu’nun, 1903-1908 arasında ise kurucuları arasında bulunduğu Sonbahar- Salonu’nun tüm sergilerine katıldı. Resimlerinde siyahlar ve derin maviler dikkati çekmeye başladı. Yoksul kız figürlerini konu aldığı resimlerinde, korkunç ve dramatik bir büyüklük sezilir. Şimdi Modern Sanat Müzesi’nde bulunan 1906 tarihli “Aynada” ve 1907 tarihli “Kesilen Başlar” tablosunda izlenebilir bu üslup biçimi

Resmin yanı sıra seramikle de ilgilendi; 1906-12 arasında Matthey için çok sayıda seramik yaptı. Paletindeki ısırıcı sertlik, onu “fauve” akımının temsilcileri arasına sokmakta gecikmedi. Bu tür resimlerinde mavilerin üstünlüğü morarmış kırmızılarla bozulur, okrlarla öldürülür, siyahlarla canlandırılır. Anlatımın yeğinliği, konunun özüne oturur. Léon Bloy’un “Fakir Kadın”ından esinlenerek yaptığı “Bay ve Bayan Poulot” adli yapıtı, 1905’te Sonbahar Salonu’nda Fauve’ların yanıbaşında sergilendi. Picasso’nun  Kübizm öncesi yapıtlarıyla da yakınlığı vardır bu dönem resimlerinin. Dostu Granier onu yargıçlar kuruluyla tanıştırınca, bu kez resimlerine mahkeme sahneleri (“Kararlar”, 1908), fakir adamlar, köylüler,. işçiler (“Kaçaklar”, 1911) girdi.
Tablo alım satımcısı Ambroise Vollard’la tanışması, 1910’da Druet Galerisi’nde düzenlediği ilk kişisel sergisinden, üç yıl sonradır.  Rouault’nun tüm atölyesini satın alan Vollard, onun özellikle 1914’lerden sonra kesinlikle gravüre ve baskıresme yönelmesinde çok etkili oldu. Vollard için kitaplar resimledi. “Savaş ve Yoksulluk” (1917-27), , “Ubu Baba” (1918-19) ve “La Passion” (1938), bu kitapların başlıcalarıdır. Vollard, sonradan basılan ünlü anılarında, Laffite Sokağında ilk sergilerini düzenlerken, kısa kızıl sakallı, agraf yerine iki büyük gümüş kaplama toka taşıyan, kukuleteli pelerin giyen genç bir adamın dikkati çektiğini, bunun sonradan Moreau’ nun en tanınmış “müridi” Rouault olduğunu öğrendiğini yazar. Vollard, onda eski vitrayların tadını bulmuştur. Rouault ise ona, bunun asil nedeninin ilk mesleği camcılık olduğunu söyler ve şöyle der: “Babam beni bir camcı ustasının yanına çırak olarak verdiğinde, görevim pişirmeye nezaret etmek ve özellikle bize tamir için getirilen vitraylardan düşen küçük parçaları toplamaktı. Böylece eski vitraylar için duyduğum ve duymakta olduğum aşırı bağlılık hissine tutuldum.”

Ünlü yazar Jarry’den esinlenerek yazdığı “Ubu Baba’nın Yeniden Canlanması” adlı yapıtından da uzun uzun söz eder Vollard anılarında. Savaş sırasındaki kimi olaylar nedeniyle Ubu’nun kişili yergi yapmaktan çok, politikacılar çevresinin çelişkilerini ve kusurlarımnı sergilemeyi amaçladığını yazar Vollard. Kitabı resimlemek için önce Jean Puy’a, arkasından Rauault’ya başvurur. “Zenci ruhunun patetik ve nostaljik tarafını ona bir destan niteliği veren çizgilerle” canlandıracak olan metin dışı 22 ofort ve yüzden fazla tahta üzerine gravürüyle Rouault’nun çalışmasını, başyapıt niteliğin de bir” infolio” olarak adlandırır Vollard. Resimlerin basıldığı özel kâğıtları heykelci Maillol hazırlamış ve böylece ortaya baskıresmin başyapıtlarından biri çıkmıştır.

Yağlıboyaya dönüş
Rouault’nun yeniden yağlıboyaya dönüşü 1918’ dedir. Gene dinsel konuları içeren bu resimlerinde, yakın dostluğunu kazandığı Katolik düşünür Maritain’in de katkısı vardır. Parlak bir renk değişkenliği, zengin bir boya dokusu ve çok ciddi bir anlatım biçimi, bu dönem resimlerinin başlıca nitelikleridir. Dikkate değer görsel araştırmalar içindedir artık sanatçımız. Süslemeci soyutlama ile anlatımcılık arasındaki dengeleme, 1925’te yaptığı “Çırak” adli yapıtında izlenebilir. Çok sayıdaki “Eco Homo”larda İsa figürü, Pierrot’nun din dışı konuları ile derin bir özdeşlik kurar. Her ikisinde de gülünçleştirme öğesi kendini gösterir.


1929’da Serge de Diaghilev’in balesi “Tutumsuz Oğullar” için dekor ve kostümler çizdi. Bu arada bazı kitapları (“İçten Anılar”, 1926 ve “Efsanevi Manzaralar”, 1929) taşbaskı resimlerle süsledi. 1933’te ilk kez bir tablosu devletçe satın alınarak Lüxembourg Müzesi’ne konuldu 1930-39 arasında alışılmış konularını, mahkeme ve soytarı sahnelerini işledi ( Küçük Aile 1932 Yaşlı Kral  1937.. ve “Vurulmuş Soytarı”,1932). Bu ve daha başka resimler yer yer vitray tekniğini anımsatır. 1938 de New York Modern Sanat Müzesi’nde baskı resimlerinden oluşan bir sergisi düzenlendi. 1945’te aynı yerde tüm yaptıklarını içeren retrospektif bir gösterisi yapıldı Aynı yıl Assy Kilisesi için, daha sonra Bazaine Gromaire, Gruber,. Waroquier gibi sanatçıların da katkıda bulundukları vitraylar yaptı. . .1948 - 52 arasında , paleti, çok canlı sarı, kırmızı ve yeşillerle bezendi. Resimleri, bir Bizans. mozaiği görünüşünü anımsatır bu dönemde. “Thédora (1956) Sarah (1956); “Dinsel Manzara”, (1949) bu gruba giren resimler arasında sayılabilir.

1950’ler Raoualt’nun ününün iyiden iyiye yaygınlaştığı yıllardır. 1948’de Zürich’te, 1952’de Brüksel ve Amsterdam’da, aynı yıl Paris Modern Sanat Müzesi’nde, 1953’te Clevland, New York ve Tokyo’da, 1954’te Milano’da geniş çapta sergileri düzenlendi. 1958’de öldüğünde, Saint Gernıain-des Prés Kilisesinde ulusal bir cenaze töreni yapıldı, atölyesi ise 1964’te devletçe müze haline getirildi..

Bir resim delisi
“Ben gezici bir yalnızım” diyordu Rouault. Resim yaşamının gerçek nedeni, varlığının kanıtıydı. “En kara acılarda her şeyi unutarak bir resim delisi gibi resim yapmak, bana o kadar büyük bir mutluluk veriyor ki” diyerek, bu gerçeği dile getiriyordu.
Güç beğenir bir sanatçıydı. Ayrıca da onuruna düşkündü.  Vollard’ın ölümünden sonra, ondaki resimleri nedeniyle konu mahkemeye yansıdığında ve mahkeme tüm resimlerin. Rouault’nun mülkiyetinde bulunmasına karar vermesinden sonra 113 yapıtı adliyecilerin gözü önünde yakması yaşamında önemli bir olaydır.

1971’de Paris’te, bitiremeden bıraktığı resimleri sergilendiğinde onun titiz sanatçı niteliği belgeler halinde ortaya çıkmıştı Modeli doğrudan doğruya insanı büyüleyen gücü için de anlatmak istiyor gerekli olan çizgelerle yetiniyordu. Katolizmin kent soylu görünüşüne karşı çıkıyor, bu anlayışı içten ve yapmacıksız boyutlarıyla yansıtmak istiyordu. Resmine getirdiği moral güzellik, tüm fizik güzelliklerin ötesinde kalıcı ve etkileyici bir anlam taşımaktaydı. Aristokrasinin tuttuğu fizik güzelliğe karşı bir tepkiyi  ifade eder bu anlayış. Ruhun kurtuluşunu aşağı tabakalarda, yaşamın yalın görünüşünde arayan bir sanatçıdır Rouault Dinsel evrenselliği ve moral güzelliği yapıtının merkezine yerleştirmeyi onun kadar başarıyla gerçekleştiren bir başka sanatçı zor bulunur. Ne var ki, yaşadığı dönemde Hıristiyan kilisesi, hatta bir anlamda etkilendiği yazar Léon Bloy bile. Rouault’nun yapıtlarındaki bu derin anlamı kavramakta güçlük çekmişlerdir..

Yoğun bir renk uyumu, dinsel konularda yaygınlık bulan moral bir anlatımcılık, yaşamın özünü temel alan güncel konular ve tüm bunları, engin bir insancılığın, insanseverliğin derin boyutlarına ulaştıran evrensel bir sanat görüşü, Rouault’yu özetleyen başlıca niteliklerdir.
Kaynakça
1. L’art Le Monde Moderne R. Huyghe, J Rudel, 1969
2. Le Larousse des Grand Peintres
3. “Dictionnaire de l’Art Contemporain  1965
4. Resim, L.Venturı M. Erdem, 1954.
5. Bir Tablo Satıcısının Anıları A.Vollard, Çev. N.Vergin,1974.’
6.‘Modern Resim Sanatının Gerçek Çehresi”, A,.Turani, 1960.
7. ‘Büyük Ressam ve  Heykeltraşlar Z. Güvemli 1964
Milliyet Sanat, 1970 ler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder