Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Sabri Berkel


Sabri Berkel de sonsuzluğa adım attı
Hem sanatçı hem de öğretici olarak tarihin ve toplumun biçimlenişine katkıda bulunanlardan biri olan Sabri Berkel için ölüm bir son değil başlangıçtır.
Canan Beykal, Gösteri, 1993
Kandinsky; “Sanatçının, biçimleri amacı için zorunlu olan: tarzda kullanmaya sadece hakkı yoktur, yükümlülüğü vardır” der. Türk Resmi içinde formu, biçimi sadece zorunlu olan tarzda kullanma hakkına sahip değil, aynı zamanda bunu bir yükümlülük gibi kullanmayı disiplin edinmiş bir tek sanatçı vardır, o da Sabri Berkel’dir. Çünkü, formun akıl tarafından yapıldığını, duygunun formu bozduğunu bilen Sabri Berkel sanatın kendisini bir yükümlülük gibi duyumsamış, bu misyon çerçevesinde tüm bir yaşamını da forme etmiştir. Sabri Berkel kişiliğiyle, yaşamıyla, ilişkileriyle, hocalık disipliniyle ve sanatçılığıyla kendisi için zorunlu, aynı zamanda yükümlü olduğuna inandığı bir sanat formu oluşturmuştur. Bu nedenle Berkel’in klasik ve geleneksel resimsel gelişmesi ile soyut dönemi arasında aykırı ve birbirinden farklı bir anlayışı, yapıyı göremiyorum.
1907 yılında Üsküp’te doğmuş olan Berkel, Belgrad Güzel Sanatlar Okulu’ndan sonra 1929 ile 1935 yılları arasında Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenimini tamamlamış. Gerek Doğu Avrupa gibi resim geleneğinin disiplinli eğitiminden, gerekse İtalya (Floransa) gibi klasik resmin ülkesinde gerçek anlamıyla görsel bir eğitim yapabilmiştir. Bu, hiç kuşkusuz Türk resmi içinde tek bir orijinal yapıt göremeden, kopyalar yoluyla görsel eğitimini tamamladıktan sonra tam verimli olacakları çağda yurt dışına gidebilen ressamlarımızla kıyaslandığında son derece önemli bir farklılıktır. Sabri Berkel’in sanatının bu derece sağlam bir temele oturmasının başlıca nedeni budur bence.


1935’te geldiği Türkiye’de ancak 1939’da Akademi reformu sırasında yabancı hocalardan Leopold Levy’nin kendisini daveti üzerine Akademi hocalığına atanan Sabri Berkel, atandığı gravür atölyesinde 1977 yılına kadar hocalığını sürdürür. Bu tarihten sonra Sabri Berkel’i emekliliğinden birkaç ay önce atandığı Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğünde oluşturduğu atölyesinde ve 1981 yılından itibaren de özel bir atölyede ders vererek yaşamının sonuna kadar hocalık ederken görürüz.


Berkel, Türk sanatçılarının çoğunun tersine son derece verimli bir çalışma ve sergileme içindedir. Berkel’in hiçbir sergisinin sadece sergilemek ve maddi kazanç sağlamak adına yapılmadığını, aksine kıskanç bir tarzda yapıtlarını lekelemekten, tüketilmekten, spekülasyonlardan korumaya özen gösterdiğini saptarız. Sabri Berkel’in bütün bir hayatı-sanatıyla biçim bulduğunu söylerken biraz da bunu belirtmek istiyordum. Çünkü sanat Sabri Berkel’in kendi kişiliğiyle, özdeşleşmiştir ve onu koruduğu müddetçe, kendisini sonuna dek korumaya sadece zorunlu değil aynı zamanda yükümlü hissetmiştir. Kendisinden bu denli sorumlu olan tek bir kişi daha tanımıyorum. 1988 yılında yapılan retrospektif sergisini diğer bütün sergilerde olduğu gibi aynı titizlik, aynı başkasına güvenmemezlik, aynı kendine duyduğu sorumluluk nedeniyle baştan sona kadar denetlemeyi hastalığını gözardı edecek denli önemsemiştir. Şimdi elimizde bu sergi nedeniyle Jale Erzen tarafından özenle hazırlanmış bir kitap ve tabii Sabri Berkel’in müzeye bıraktığı resimleri var. Bu resimler sadece resim değil, bence Sabri Berkel’in hayatıdır. Berkel hoca Türk ulusuna hayatını emanet etmiştir.



Ölüme giderken bile Sabri Hoca bizlere öyle bir görev yüklemiştir ki hayatı boyunca inatla savunduğu düşüncelerini, büyük bir kişisel sorumlulukla koruduğu sanatçı onurunu, yalnızlığa mahkum ettiği yaşamının sanatsal belgelerini, herbir taşını kendisi taşıyıp üst üste koyarak oluşturduğu koca bir yapıyı, formunu bozmadan aynı ve sorumluluk bilinciyle korumamız ve değerlendirmemiz için bize görev olarak bırakmıştır. Berkel’in resimlerine baktığını şu anda kendi portresinden inançla ve inatla bakan genç bir sanatçıyı görüyorum.


Aynı inançlı ve inatçı tutumu defalarca çizdiği peyzajlarında, natürmortlarında, figür etüdlerinde, renk araştırmalarında, soyut kompozisyonlarında, ritmik ve kaligrafik formel soyutlamalarında da izliyorum. Bu portreden bakan genç sanatçının inançlı ve inatçı bakışından hayatının sonuna kadar tüm yaşamının hedeflenmiş bir çizgide geliştirileceğinin vaadini, şaşmaz tutarlılığını görüyorum. Bu yüzdendir ki Sabri Berkel’in sanat yaşamını figüratif ve soyut diye iki bölüme ayıramıyorum. Birbiriyle çakışan, birbirinin iki uç disiplini olan her iki türde de bu genç sanatçının hedeflediği temel anlayışın birbirine aykırı olmayan tutarlılığını gözlüyorum


Berkel klasik resimlere büyük bir hayranlıkla yaklaşırdı. Tiziano’dan ya da El Grecodan söz edişinde öyle büyük bir inanç gizliydi ki, bu denli soyut ve çağdaş sanatı yeğleyen bir sanatçının nasıl oluyor da bu büyük inanç ve hayranlığı hâlâ sürdürüyor olmasına şaşırırdınız. Berkel’in hedeflerinden biri; tıpkı zamanlarının Öncüleri, çağdaşları olan klasik ustaların zamanlar ötesi, sınırlar ötesi, sağlamlığına ulaşabilmekti. Sürekli şunu söylerdi. Bu resimlerin bir tek taşını bile oynatamazsınız. Oynatırsanız bütün kompozisyon çöker. Sabri Berkel’in resminden bir tek çizgiyi, bir tek rengi, hele bir tek formu oynatın, gerçekten de bütün kompozisyon yıkılır, çöker. Onun elinde kağıttan boyanmış bir form parçası ile ya da renkli kağıt formları resminin kuruluşunda sürekli sınadığını, hangi formun, hangi renkle kompozisyonda sağlam duracağını araştırdığı anlarını hatırlıyorum. Siz tam “işte, bu iyi oldu” dediğiniz anda, hocanın aynı rengin bir ton açığına boyattığı başka bir kağıttan formu denediğini görürdünüz. Bir resmin oluşumu Berkel için özenle büyütülen bir çocuğun hayatı gibiydi. Kompozisyon için en doğrusunu, en sağlam zorunlu olan tarzı olduğu kadar sanatçının yükümlü olduğu tarzı sürekli araştırır, denerdi.


Sabri Berkelin resmi entelektüel, zihinsel bakış açısından ele alınabilir ancak. Bu resim pür plastik bir tarzı içermiş olsa bile. Berkel, her döneminde şu soruyu soruyordu kendine “Daha ileri gitmek olası mıdır?" Geleneksel tarzdan sonra 1950'lere doğru soyutlamalarına ve tümden soyut yapıtlarına başladığında da bunu sordu ve soyutu görebilmek için yeni gözler edindi. Dış nesnelerden saf renge ve forma ulaşmak için geleneğe, edindiği seni gözlerle bakmasını bildi. Berkel’in resmi bu nedenle sadece motif değildir, motiflerin değişen ve değişmeyen ritmidir, pür plastiğe ulaşmak için dayanacağı entellektüel tabandır. Sabri Berkel’in klasik ustaları en soyut ve çağdaş olduğu dönemde de gençliğindeki hayranlık derecesinde beğeniyor olmasının nedeni bu resimlerin tümünde pür plastisiteyi görmüş olmasıdır. Onun hiçbir resme konusu nedeniyle baktığını sanmıyorum. Onun baktığı şey, bu kompozisyonun kurgusu, formel yapısının sağlamlığı uyumuydu Berkel, tüm sanatsal yaşamı boyunca en nesnel resimlerinden, en soyut resimlerine kadar herbir nesneye, herbir figure, herbir canlıya da cansız objeye bu vizyon doğrultusunda bakmıştır. Onun içindir ki hiçbir canlı ya da cansız varlığın algılanmasında herhangi bir ayrıcalıklı bakışa yer verilmemiş, her nesne form ve kompozisyon güzelliği adına bakış ve algılayış alanına girebilmeye hak kazanmışlardır. Berkel için soyut sanat sadece ‘yapmak’ fiiliyle açıklanamaz aynı zamanda soyut sanat düşün-bütünlüğe ulaştırılacak nesnelerdir. Soyut döneminde aynı temel görüş nesnelerin forma ve renge ya da ritmik işaretlere dönüştürülmesinde de egemen olacaktır.

Bu tarz bir bakışla oluşan resim hiç kuşkusuz hedonist bir algılayışa izin vermez. Berkel’iın resminde form usla yapılanır ve usla algılanır ancak Form, Berkel’in sanatında başlıbaşına bir sanat davranışı, resminin hem amacı, hem aracı olmuştur. Form sanatta  öne çıkmaya başladığında boyasala olduğu kadar doğaçtanlığa, rastlantıya da karşı çalışır Form, çizgi kararlılığını ve keskinliğini, içgüdüsel dinamizmi değil, ama Berkel’de gözlemlediğimiz gibi optik bir kinetizmi renk yoluyla gereksinir. Berkel boyasal, domuşak, dik-yatay ve kurplar Berkel’in pür yüzey sorunlarında başvurduğu çözümlerdi. Geometrik klasik düzen fikri Berkel’in tüm sanatsal yaşamında egemen bir düşünce olmuştur. Bu temel düşünceyi geleneksel, figüratif betimsel resimlerinde de, soyut resimlerinde de vazgeçemediği altyapı olarak kullanmıştır. Berkel, klasik bir çağdaştır. Berkel bir idealisttir. Sanatın yüce bir görevi olduğu ve kendisinin de bunu misyon edinmiş bir kişi olduğuna inandığından idealisttir.



Berkel, tıpkı Kandinsky gibi resim sanatının “boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudret ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet etmiş olmasıdır. Onun hiçbir resme konusu nedeniyle baktığını sanmıyorum. Onun baktığı şey; bu kompozisyonun kurgusu, formel yapısının sağlamlığı, uyumuydu. Berkel, tüm sanatsal yaşamı boyunca en nesnel resimlerinden, en soyut resimlerine kadar herbir nesneye, herbir figüre, herbir canlı ya da cansız objeye bu vizyon doğrultusunda bakmıştır. Onun içindir ki hiçbir canlı ya da cansız varlığın algılanmasında herhangi bir ayrıcalıklı bakışa yer verilmemiş, her nesne, form ve kompozisyon güzelliği adına bakış ve algılayış alanına girebilmeye hak kazanmışlardır. Berkel için soyut sanat sadece yapmak! fiiliyle açıklanamaz, aynı zamanda soyut sanat düşünmek demekti onun için. Evrensel olan ancak tüm zıtlıkların ve olanakların birbirleriyle uyumu için de, uyumsuzluğun gereksinimiyle hatta, oluşabilecektir. Berkel’in kişiliğinde de bu yansımıyor muydu zaten?

Berkel’in en figüratif gerçekçi işlerinde bile insan yoktur. Bu iddialı sav şaşırtıcı olabilir. Ancak bu gerçekçi resimlerde ben sadece ve sadece nesneler görüyorum. Bu nesneler insan figürüne, bir portreye, bir kadın ve çocuğa, bir peyzaja, bir meyveye tekabül etseler bile, bunlar Berkel’in bakışına göre sadece dikdörtgen bir mekan içinde, irreel bir düzlem de biçim bulacak ve uyumlu bir  bütünlüğe ulaştırılacak nesnelerdir. Soyut döneminde aynı temel görüş nesnelerin forma ve renge ya da ritmik işaretlere dönüştürülmesinde de egemen olacaktır. Bu tarz bir bakışla oluşan resim hiç kuşkusuz hedonist bir algılayışa izin vermez. Berkel’in resminde form usla yapılanır ve usla algılanır ancak. Form, Berkel’in sanatında başlıbaşına bir sanat davranışı, resminin hem amacı, hem aracı olmuştur. Form sanatta öne çıkmaya başladığında boyasala olduğu kadar, doğaçtanlığa, rastlantıya da karşı çalışır. Form; çizgi kararlılığını ve keskinliğini, içgüdüsel dinamizmi değil, ama Berkel’de gözlemlediğimiz gibi optik bir kinetizmi renk yoluyla gereksinir. Berkel boyasal, doğaçtan, ressamca dediğimiz bir kişilik olmadığını kavramış, bu nedenle zaman zaman dekoratif olarak suçlanacağını bile bile ödün vermeksizin, inatla yüzeyi, ikiboyutluluğu ve keskin formları savunan (reel düzlemde irreel olanı) gerçek soyutu olanca renkli bir dünyada vermeyi başarmıştır.


Bu açılardan ele alınacak olursa, Doğu resmindeki kendiliğinden irreel oluşuma en yakın sanatçı olarak değerlendirilmesinde bir sakınca yoktur. Tekrarlanan ritmler, biçimler, yüzeyde mat saydam, boş-dolu ilişkiler içindeki kalıp formlar, sıcak-soğuk, büyük-küçük zıtlaşmaları, sert-yumuşak, dik-yatay ve kurplar Berkel’in pür yüzey sorunlarında başvurduğu çözümlerdi. Geometrik klasik düzen fikri Berkel’in tüm sanatsal yaşamında egemen bir düşünce olmuştur. Bu temel düşünceyi geleneksel, figüratif betimsel resimlerinde de, soyut resimlerinde de vazgeçemediği altyapı olarak kullanmıştır. Berkel, klasik bir çağdaştır. Berkel bir idealisttir. Sanatın yüce bir görevi olduğu ve kendisinin de bunu misyon edinmiş bir kişi olduğuna inandığından idealisttir.

Berkel, tıpkı Kandinsky gibi resim sanatının “boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudret ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet eden bir uğraş” olduğuna inanmıştır. O, sanat bu görevden kaçınacak olursa, sanatın yerine geçebilecek başka bir kudret olmadığından bu yerin boş kalacağına inananlardandır.

1993 yılının bir yaz günü Sabri Berkel öldü. Her insan belli bir biyografi oluşturmakta, bu biyografisini tarihin belli bir diliminde yazıp noktalamaktadır. Her insan bu biyografisiyle tarihin ve de toplumun biçimlenişine katkıda bulunmaktadır. Berkel gibi biyografileriyle tarihte bir yer edinmiş olanlar için ölüm bir son değil, bir başlangıçtır. Berkel ilk kez birine, bizlere güvenmiştir, bu yeni başlangıç için

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder