Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Tanguy, Yves

Yves Tanguy (1900-1955)
Fransız ressam Tanguy, Sürrealizmin temsilcileri arasında yer almakta Resimlerinin odak noktasında sonsuz bir uzaklıkta kaybolan düş manzaraları ortasında gerçeküstü objeler bulunmaktadır.
Tanguy Paris’te denizcilik bakanlığında çalışan bir memurun oğlu olarak dünyaya geldi. Babası öldükten sonra yedi yaşındaki çocuk Kuzey Fransa’da yaşayan akrabalarının yanında büyüdü. Okul tatillerini annesinin yanında Bretagne’de geçiriyordu. El değmemiş doğa ile efsaneler, düş dünyasında büyük bir yer tutuyorlardı.

1918-22: Denizde Geçen Yılları Gençliğinden başlayarak alkol bağımlısı olan Tanguy, sarhoşluğun etkisini artırmak amacıyla eter ve kokain de kullanıyordu. 1918’de deniz ticaret filosuna yazıldı ve iki yıl denizde hizmet gördükten sonra subay adayı olarak döndü. Lunéville/Loren’de askerlik görevini yerine getirdiği sırada, lirik şair Jacques Prévert ile tanıştı. Tanguy 1920’de Afrika Birliği’ne gönüllü katıldı ve Tunus’a gönderildi. İki yıl sonra Paris’e dönünce, orada burada bulduğu işlerle ayakta kalmaya çalıştı.

1923’ten Sonra: Resme Yönelmesi Tanguy 1923’te ressam olmaya karar verdi. Hareket halindeki bir otobüsten, bir galeride gizemli-sürrealist motiflerle çalışan İtalyan ressam Giorgio de Chirico’nun tablolarını görmüştü. Arkadaşı Prévert kendisine 1924’te Montmartre’da bir pavyon sağlayana dek, Paris kafelerinde resim yaptı. Tanguy’un erken dönem guaş ve suluboyaları Ekspresyonizm’in etkisindedir. İlk Sürrealist manifestonun çıkması (1924) ve Hans Arp, Max Ernst, Paul Klee ve Joan Miro yapıtlarının sergilendiği La peinture surréaliste (Gerçeküstü Resim) adlı bir sergiyi gezmesi sayesinde, sanatta yeni bir yöneltimi gerçekleşti.

Çalışmalarından birçoğunu yok ederek 1925’ten sonra çok sayıda Dadaistlerden esinlenen kolaja imza attı (örneğin Auf der Kirmes (Kermesde) ve bilinçaltından kaynaklanan, çağrışımlı olarak çizilen Dessins automatiques denilen desenlere imza attı.
1927’de, uzun yıllardan beri birlikte yaşadığı Jeannette Ducrocq ile evlendi. Ayağı yukarı aynı zamanda Crosses Bild, das eine Landschaft ist (Manzara Olan Büyük Resim) gibi yapıtlarda Fantazi ile gerçek arasındaki sınır bölgeden biomorf objeler, görsel manzaraların önünde uçuşmakta ve izleyiciyi sanrılı bir düş dünyasına sokmaktadır. Motiflerinin gümüşi/gri bir ışığa batırılmış olmasıyla dünyevi olmayan bir aleme ait objeler algılanmaktadır.


30’lu yıllar. Siirrealizmin Doruk Noktası Sürrealistler topluluğu içerisinde yapılan tartışmalarda Tanguy 20’li yılların sonunda, otoriter davranmakla suçlanan André Breton’un tarafını tuttu. Bunun üzerine arkadaşı. Prévert ile bozuştular. 1930’da Kuzey Afrika’ya bir gezi yapan Tanguy, burada, sayısız resminde (örneğin Umut, 1929) betimlediği kayalıkları keşfetti. Bunu izleyen yıllarda gerçekleştirdiği düşsel manzaralarda sık sık teras biçimli, kristalin katmanlara rastlanmakta; organik biçimler de filiz ya da sürgünleri andırmakta ve büyüme süreçelerini çağrıştırmaktalar.

Tanguy’nün 1930’da yaptığı Afrika gezisinden sonraki çalışmaları, adeta yaban doğaya karşı beliren duygusal tepkinin etkisi altındadır. Proteus’un Dolabı (1931), Aşırılıkların Kurdelası (1932). Tümseğin Sonu (1934) Otlar ve Rüzgâr Arasında, hep bu döneme ait yapıtlardır ve ufkun giderek nasıl bulanıklaştığını gösterirler. Sıkıntı ve Sükunet’te zemin, yağlı bir deniz kadar pürüzlüdür ve ufuk belirsizdir. Kemiksi fosiller ve öteye beriye serpilmiş mercanlar, görünmeyen ipliklerle birbirine bağlanmışlardır. Ancak gölgeleri zeminde koyu renkiidir ve seyircinin sağ omuzu üzerinden ışık alıyor gibidirler. Tanguy bu çeşit ışıklandırmaları pek sevmiştir. Bunun tam resimsel etkisini, Sonsuz Bölünebilirlik (1942)’de görebiliriz.
Tanguy’un resimleri 30’lu yılların ikinci yarısında büyüdüler; biçimleri daha kolay tanımlanabilir hale geldiler.


Jour de Lenteur’deki (1937) ön plan bulutsuz bir gökyüzü önünde kıkırdak ya da kemikleri anımsatmaktadır. Diğer bazı resimlerinde dağınık ya da kümelenmiş biçimler ışın demetleriyle birbirlerine bağlanmıştır (örneğin Paralellerin karşılaşması, 1937).
1939: ABD’ye Göç Etmesi Savaşmaya uygun görülmeyen Tanguy, II. Dünya Savaşı patladıktan kısa bir süre sonra New York’a giden bir gemiye bindi. Boşandıktan bir yıl sonra, Paris’te tanıştığı, varlıklı Amerikalı ressam kay Sage ile 1941’de New York’ta evlendi. 1942 yılında karı-koca Waterbury/Connecticut’a yerleştiler. Kendisi gibi ABD’ye göç etmiş olan okul arkadaşı Pierre Matisse’in galerisinde açtığı sergileri nedeniyle, ABD’de kendini sanatçı olarak kabul ettirmesi uzun sürmedi. Tanguy’un varlıklı olması “burjuvalaşmakla” suçlanmasına ve Breton ile arkadaşlığının son bulmasına neden oldu. Tanguy’un ABD’de yaptığı resimler cırlak, uyumsuz renklerin kullanılmasıyla daha agresif bir izlenim bıraktılar; sivri biçimlere yer vermesi de bu etkiyi artırmıştır. Çalışmaları düz üst yüzeyleri nedeniyle yapay bir hava taşımaktadır.

Verve dergisinin kendisine bir özel sayı ayırdığı yıl, Yavaşca Kuzeye ve Sonsuz Bölünebilirlik adlı resimlerini yaptı. Bu yapıtlarda objeler daha büyüktür. Son Günler (1944), Kapalı Deniz, Açık Dünya (1944), Sağlayıcı (1945) adlı yapıtlarını Gerçek Sayılar (l946)’ın taşist ve noktürnal kaosu izledi. Tanguy’un son resmi Düşsel Sayılar (1955)’dır. Bundan kısa bir süre önce adeta “vasiyetname”si olan Multiplication of Arcs (1954)’ı yapmıştı.


Yaşam Öyküsünü yazan M. Soby bu yapıtın, sanatçının Ömrü boyunca olan isteklerini ve ilgi duyduğu sorunları bir arada vurguladığını ileri sürmektedir. Bulanık, hatta sisli bir gökyüzü ile birlikte ön plandaki düzlük neredeyse tümüyle hareketsiz, ancak kımıldayıp duran bir kitleyle örtülüdür. Bu resimde çeşit çeşit biçimler, makaralar, aşık kemikleri vardır. Bazıları tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadırlar. Merkezdeki büyük, yuvarlak yapışkan madde, bir mantar başı, oraya buraya dağılmış kireçleşmiş kuleler. tüylü kemikler, yumuşak piramidler, sol köşede bir prizma ve her yanda mercanlarla beyazlatılmış bir karabasan görünümüne ulaşılmış gibidir.

Tanguy figüratif resmin görüntüsel hiçbir hilesinden kaçınmamıştır. Çukurluklar, değişikliğe uğramış gölgelerle birlikte yaygın ya da doğru-dan ışık gibi. Ne olursa olsun, onun yapıtları, yaşamayı ve hatta insanları şematize etmeye çalışan diğer birçok ressamınkinden daha soyuttur. Tanguy’nün resimlerinde adını veremeyeceğimiz ya da en azından tanımlayamayacağımız herhangi bir şey yoktur. Sanatçının düş dünyası eşsiz, hiç değişmeyen bir görüntüdür. Tanguy yalnızca başlangıçtaki bir saplantı noktasına dayanır. Bununla birlikte, görünürde sınırlı olan bu tema. sınırsız bir moral ve duyusal evrenin kapılarını açar: uzay, çoğalma, kemik-yaratıkların sayısında artma, yaşlanma, taşlaşma. ya şayan ölüm. solunması olanaksız bir öğe nedeniyle boğulma, atmosferik oda, kötü sonuçlar-Locronan’ın yakınlarında olduğu ve seller tarafından yeryüzünden silindiği söylenen efsanevi Y’ler kasabası hakkında imalar da vardır; havada ve suda kendini yitiren perspektif, volkanik kayalar, bir trajedinin hazin sonu. Tüm bu sayılanlara Tanguy’nün tuallerinde rastlamak mümkündür.

Tanguy’un etkisi altında kalan Kay Sage’ın resminde de bunlara benzer; ancak daha az kasvetli bir görünüm ortaya çıktı. Tanguy’nün bir iç model atama işleminde kendisini izleyecek herhangi biri, stereotip çalışmalar meydana getirebilir. Bu da sanatçının, eşsiz ve taklidi olanaksız bir resimsel şiire sahip olduğunun kanıtıdır. Tanguy’nün ünü zamanla azalacağına artmıştır. Kendisi taklit edilemez, ancak azimli çabasından alınabilecek dersler, genç ressamlar için çağdaş uygulamaların belirsizliklerinden daha etkilidir.R.Passeron, Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi.

50’Ii Yıllar: Geç Dönem Yapıtları Tanguy 1948’de Amerikan vatandaşı oldu. 50’li yılların başlamasıyla sanatçının sağlığı giderek bozuldu. Vervielfaeltigung der Bogen (Yayların Çoğaltılması) adlı son tablosunu 1954’te tamamladı. Bu tablo bilinçaltının tehdit dolu bir mesajı gibidir. Çoğunlukla gri renkli, kemik ve kaya parçalarını andıran biçimleri, çöküşün ve parçalanmasının atmosferini çağrıştırmaktadır. Tanguy 55. Doğum gününden on gün sonra, 1955’te Waterbury’de öldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder