Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Van Dyck

Van Dyck (1599-1641)
Rubens’in meşhur öğrenci ve asistanları arasında ustasından, ister ipekli, ister insan eti, ne olursa ol sun, her şeyin doku ve sathını tasvir etmedeki üstün başarıyı öğrenmişti. Fakat onun ruh hali ustasınınkinden farklı idi. Herşey den önce Van Dyck sıhhatli değildi; bundan dolayı içinde bulun duğu melankolik hava, resimlerinde de kendini hissettirir. Baş asistanı olarak çalıştığı Rubens’in atölyesinden ayrılıp 1620 de İngil tere’ye ilk ziyaretini yapmış, dört ay kaldıktan sonra Flaman’a ve oradan da Italya’ya gitmiştir. Roma, Floransa, Venedik, Palermo ve Cenova’yı ziyaret etmiş; oradaki, bilhassa, Cenova’daki çalışmaları onu portre ressamı olarak meşhur etmeye başlamıştır. 1632 de ölünceye kadar kaldığı Ingiltere’ye gitmiş, 1. Charles’ın saray ressamı olmuş, ‘sir’ ünvanı verilmiş ve aristokrat sosyete tarafından kendisine büyük bir itibar gösterilmiştir. Bütün asillerin portre siparişleri yağdırdıkları Van Dyck, portrelerinde, kendisine poz verenlerin yüksek sosyal seviyesini, asaletini, hem mo delin oturuşu, duruşu, tavrı, hem de elbisesini büyük bir özenle vererek tesbit etmiş ve göstermiştir. Onun yaptığı portreler Ingiliz portre sanatı üzerinde çok uzun ve devamlı bir etki yapmıştır.

1. Charles’ın Portresi (e. 1635, Louvre, Paris) kralı aydan döndükten sonra, hemen atından indiği sırada canlandırmaktadır. 1. Char ies’ı portresinde tarihe geçmek istediği bütün nitelikleriyle tesbit etmeyi amaçlamıştır. Van Dyck, kralı yarışılmaz zeraf güçlü otoritesi ve yüksek kültürü, sanat h vasfı, kutsal kraliyet haklarına sahip, tabii asaleti ile kudreti elinde tutan bir hükümdar olarak tasvir etmiştir. Yaptığı portrelerde modellerinin asaletlerini büyük bir başarı ile verebildiği için portre. ressamı olarak sosyete nin zevkine hizmet etmiştir. Bu, daha sonra portre sanatında yapmacıklı, öğücü bir yola önderlik etmiş ise de, Van Dyck’ın portrecilikte başarısı, tablo için resmi bir poz vermesine rağmen, mo delinin şahsiyetini yakalayabilmesi, ışık ve rengi güzel uyum için de kullanabilmiş olmasıdır. Dokuz yıl saray ressamı olarak çalıştığı İngiltere’de kötü sıhhatinden dolayı genç yaşında ölmüş ve Londra’da St. Paul’s Katedrali’ne gömülmüştür.

Flaman’da yetişen Barok ressamlardan Antwerp’li Rubens ve Van Dyck’dan başka gene bu devrin ressamlarından Genç David Teniers ise babası 1. David Teniers gibi daha çok dini resimler değil janr resimleri yapmıştır. Gündelik hayat, ticaret, halk pana yırları, kaba davranışlar, hastalık ve yoksulluk gibi konuları işle miş, bunları sevimli yanları ile tasvir etmiş ve zarif renklerle boyamıştır. 1651 de güney Flaman’da Arşidük Leopold Wilhelm’in saray ressamı olmuş ve Antwerp’i bırakarak Brüksel’e yerleşmiş tir. Arşidük, ayrıca, onu sahip olduğu önemli koleksiyonuna idareci tayin etmiş ve sanat mütehassısı yapmıştır. Brüksel’de Arşidük Leopold Wilhelm’in Resim Galerisi (1651 den sonra, Kunst historisches Museum, Viyana) adlı eserinde, gençliğinde büyük bir başarı ile yaptığı kopyalar gibi, koleksiyondaki tabloların birer küçük kopyalarını öyle büyük bir başarı ile yapmıştır ki bunları tek tek tanımak kabil olduğu için çeşitli müze ve koleksiyonlara dağılan eserlerin nereden geldikleri de böylece anlaşılmaktadır. Bu tablo bize bir koleksiyonu tasvir ederek zengin, kudretli, ve sanat sever patronunun asil çevresini de aksettirmektedir. Burada eserler çok rahat bir hava içinde, sanat sever ve takdir eden bir ortamın malı olarak tasvir edilmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder