Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Türkiye’de Çağdaş Sanat Üzerine Spekülasyonlar.

Vasıf Kortun
Geçtiğimiz Ekim ayında Rizzoli yayınevinin hazırladığı saygın sanat dergisi ‘Journal of Art’ın ‘Mektuplar’ bölümünde Türkiye’de çağdaş sanat üzerine kısa bir yazı yayınlandı. Ankara’da yaşayan, gazeteci ve sanat eleştirmeni olduğu belirtilen Chris Hellier imzasıyla çıkan bu yazı tartışmalara değil, her zaman olduğu gibi spekülasyonlara, bildik dedikodulara ve karalamalara yol açtı. Bu gibi konularda yazmamayı ilke edinmeme rağmen, söz konusu yazının içinde Mehmet Gün’ün adının geçmesini, Istanbul Bienali’nden dolayı Aydın Gün’e “minnet borcumu Amerika’daki ilişkilerimi kullanarak bir yazı yazdırma yoluyla ödediğime ‘bağlayanlar var. Bunun bir başka versiyonunu da Sezer Tansuğ “Sanat Çevresi”nde çıkan bir yazısında hayal etti. Her şeyin ardında gizli komplolar ve çirkin anlar arayanları sadece utandırmak için, ‘Journal of Art’ın editörü Barbara Rose’a, ekim ayı ortasında yolladığım mektubu yayınlamak istedim.


“Sevgili Bayan Rose:
Sanat Eleştirmenleri Uluslararası Birliği’nin Los Angeles’teki toplantısı sırasında, derginizin ekim ayı sayısının mektuplar bölümünde yayınlanan “Çağdaş Türk Sanatı İki Dünyayı da Tanyor” adlı bir yazı gördüm.

Türkiye hakkında bir yazı yayımlanmasından dolayı duyduğum ilk mutluluk yazıyı okumaya başladığımda önce tepkiye sonra da haklı bir kızgınlığa dönüştü. Kuşkusuz uluslararası sanat kartografisinde yer almamış bir ülkeye böyle bir derginin sayfalarını açması çok sevindirici. Sizin bir yazar ve editör olarak özellikle ABD ve Avrupa’ dan olmayanı dışlayıcı projelere karşı olduğunuzu da biliyorum, ‘Magiciens de la Terre’ sergisi hakkında yazdığınız eleştiri bu yönde çok duyarlı idi ve sorunun özüne inmişti.
Bir ülkede yapılan sanatın tek sayfalık yorumunun özellikle aydınlatıcı ya da uyarıcı olamayacağını anlıyorum, ancak Türkiye hakkında çıkan bu yazı can sıkıcıydı ve yanlışlarla doluydu.  Sebeplerini aşağıda sıralıyorum.

Eminim Bay Hellier iyi niyetli birisi. Türkiye’de sanat hakkında bir yazı yazmayı. istemesi de bundan dolayıdır. Ancak bir Türk imza yerine yabancı bir imza yersiz ve hak edilmemiş bir inandırıcılıkla kuşatılıyor. Biz “yerlilerde” söz söyleme yetkisi pek yok. Bu kanı ne yazık ki çoğu Türk’te de var. Israrla aynı şeyi söylemek zorundayım; bir başkası adına konuşulamaz. Kendimi bir ülkenin ya da grubun eleştirmeni olarak görmesem de, ne sessizim ne de sesimi kısabilirler. Bunu şöyle bir durum olarak görün. Türkiye hakkında dışarıda çıkan tek yazı bir yabancı tarafindan yazılıyor. Maalesef geçen yıl ‘Contemporanea’da çıkacak olan bir yazım dergi kapanınca iptal oldu, dolayısıyla bir referans noktası bile yok.

Yazar “Türkiye’de batı anlamında sanat 1883 yılında Sultan 2. Abdülhamit Sanayi Nefise’i açtığı zaman başlar” demekte. Düpe düz yanlış. Istanbul’da o tarihe kadar çeşitli sergiler oluştu, özel resim atölyeleri vardı, bazı sanatçılar da dışarıda eğitilmişlerdi. “Batı anlamında sanat” sadece bir okulun açılmasıyla değil. Istanbul’un sosyal dokusunun değişmesiyle, anonimı birey, iş ve keyif zamanı kavramlarının oluşmasıyla bağlantılıdır.

Yazar “Türkiye’de çağdaş sanat ülkenin sosyo—politik gerçekliğini yansıtır. Bir yandan laik batıya bakmaktadır. Bir ayağı da İslam geleneğine bağlıdır” demekte. Her şeyden önce, sanat dünyaya bir ayna tutup, onu katıksız yansıtmaz. Böylesine pervasızca bütünsel bir yargıya varmak, burada sadece tek sosyal gerçeklik olduğunu söylemek söz konusu bir “3. dünya ülkesi” olduğu zaman araştırılmadan ve önemsenmeden kabul ediliyor. 

Yazar, “sosyal gerçekçilik ile soyutlanma Türk sanat ortamın daki en büyük kavgadır” diye yazmakta. Bunun ciddi bir sorun olduğunu ve bu yüzden 1989 Istanbul Bienali’ne figür sanatçılarının sokulmadığını iddia ediyor. Bienal konusunda haksız. İkincisi, böyle bir tartışma Türkiye’de sanat ortamının çok küçük bir kesitini bağlıyor. Ve burada söz konuşu olan “İslam’da figür yasağı” da değil, sanat okutulan okullardan birindeki iktidar kavgası. Çoğu sanatçı için böylesi bir ikilem gülünç.


Yazarın büyük bir buluşu var! Cumhuriyetten önce bu toplumda insan temsili yasakmış. Dolayısıyla figürle uğraşanların Bienale alınmaması da anlamlıymış! Figür resmine alışalı yüzotuz yıl oluyor, meydan heykellerine de yetmiş yıl. Uzun yıllardır da film, televizyon ve yüzlerce resim sergisine alıştık. Figür—soyut meselesi Avrupa ve Amerika akımlarının girdabında, başkalarının ağzından konuşmakla ilgili. Zaten sorun figürasyonda değil, bedenin sosyal alanda temsilin de. O da bir başka olgu.

Yazara göre, Istanbul Bienal’ leri aslen Türk ve Anadolu tarihlerinin çağdaş yorumlarını yapmış. Acaba hangisi? İşler arasındaki farklılığı görseydiniz bunun da yanlış olduğunu bilirdiniz.
Yazısına seçtiği sanatçılar ve fotoğraflar hakkında konuşmayacağım. Bunlar çoğunlukla tek galeriden çıksa bile bu onun tercihi. Ancak Gülsün Erbil ne oluyor? Bu ülkede, bu ortam içinde yaklaşık üç yıldır yoğun bir biçimde bulunuyorum. Chris Hellier’nin çok değerli bularak ‘Journal of Art’ın sayfalarına “yükselttiği” bu sanatçının işlerini Türkiye’de ben de görmek isterdim.
Yazar, İstanbul Bienal’lerinin bir ulusal koleksiyona dönüşemediğinden yakınıyor. Hangi bienalin vazifesi budur ve ulusal koleksiyon oluşturmadığı için eleştirilebilir? Hellier’nin bienaller konusunda hızlandırılmış bir kursa ihtiyacı var.

3. Bienal, şu anda yapımına başlanmış olan bir çağdaş sanat müzesinde gerçekleştirilecek. Ancak yazarın iddia ettiğinin tersine burası bir ulusal galeri değil, ulusal ve uluslararası dönüşümlü sergiler için kurulan bir çağdaş sanat merkezi gibi işleyecek. Bunu biliyorum çünkü bu mekanı önerdim ve gereksinimini ortaya çıkarttım. Son olarak 3. Bienalinin düzenleyicisi Beral Madra değil, benim.

Buruk tatlı bir mektupla zamanınızı aldığım için üzgünüm. Ancak, tıpkı benim gibi, bu ülkenin görüş sahibi olan, kendini işine adamış, çağdaş sanat konusunda bilgili ve sorumlu insanları var. Farklı oluşumlarımızın, bu tarzda miyop, genelleyici ve bilgisizlik dolu tavırlarla, banal bir düzeye indirgenmesinden rahatsız oluyoruz.
İlginize teşekkür ederim.”
Gösteri, 1992

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder