Sözlük

Sanatçılar

Sanatçılar

Velázquez , Diego


Diego Velázquez (1599-1660)
Diego Rodriguez de Silva y Velazquez haziran 1599’da Sevilla’da doğdu. Portekizli soylu bir sülaleden gelen ailesi onu Yaşlı Francisco Herrera’nın atölyesine çırak verdi. O sırada henüz on yaşındaydı. Bu atölyede ancak birkaç ay kaldı. Ertesi yıl, babasının altı yıl boyunca kendisine resim dersi vermesi için bir çıraklık sözleşmesi imzaladığı bilgin sanatçı Francisco Pacheco’nun atölyesine girdi. 1616’da, Pacheco, Sevila engizisyonunun kendisine uygun gördüğü sanat eserleri sansür kurulu başkanlığı görevine başladı. Ertesi yıl, daha on yedi yaşında bile olmayan Velazquez, şehir ressamları locasına kabul edildi. 1618’de ustasının kızı, 1602 doğumlu Juana de Miranda’yla evlendi. Aynı yıl kimi zaman bir hesaplama dehası olarak göklere çıkarılan, kimi zamansa bol miktardaki Bodegon’u (natürmort) yüzünden pek tutulmayan kompozisyonuyla bilinen ilk resimlerinden biri olan Tavada Yumurta Pişiren Kadınlar’ı yaptı. Tablodaki yüzlerin “ışıltılı sertliğine” ve “heykelsi yalınlığına” hayran kalan Yves Bottineau ise bu tartışmayı gereksiz gevezelik olarak yorumlar. İkili yapısıyla Isa Mariha ve Meryem’lerin (1619-1620) habercisi olan Emvas Hacıları tuvalinin de aynı yıl yapıldığı sanılıyor. Ön plan bir bodegon dekoruna bırakılarak ana sahne ikinci plana itilmiş ve det bir pencereden görülüyor izlenimi verilmiştir. Bu yöntem XVII. yy İspanyası’nda, özellikle Calderon de la Barca ve Lope de Vega Carpio’nun tiyatro içinde tiyatro temasını geliştirdikleri sahne dünyasında çokça başvurulan bir estetik özelliktir.


Sevila döneminden bir başka eser olan Sevilla’da Su Satıcısı’nda (1620), ön plandaki büyük toprak küp ve satıcının geniş harmanisi çok etkileyici bir anıtsallık sağlar. Gölgede sıralanan kişiler, etrafında her şeyin üçgenler oyunu halinde bir paraleller ağı çizen sert eğriler çevresinde yapılandığı, merkez konumundaki, üstünden sular sızan koca küpe göre hafifçe kenara ittirilmişlerdir. Sıradan insanların kaba sabalığı, üstlerindeki giysilerin hırpaniliği, planlamadaki katılığı daha da güçlendirmiştir. Ressamın koruyucusu kralın da bu tekniği sevdiğini, Buen Retiro’daki konutunda bu tablonun da yer almasından biliyoruz.

Ressam aile hayatına (1619 ve 162l’de iki kızı oldu), atölyesinin gelişmesine (Diego de Melgar da çırakları arasındaydı) ve sosyal kariyerine aynı derecede önem verdi. 162l’de tahta çıkan IV. Felipe, yakın arkadaşı olan ve Sanata düşkünlüğüyle bilinen Olivares dükünü bakanlığa getirdi. Böylece Velazquez’in yükselişi başlamış oldu. Ressam kayınpederinin çevresi sayesinde hayatında ilk kez Madrid’e çağrıldı. Bu yolculuk pek verimli geçmedi. Gene de Velazquez’in krallık koleksiyonlarını görmesini ve kayınpederinin öğüdüne uyarak tanıştığı saray ressamı Luis de Gongora’nın bir portresini yapmasını sağlamıştır. İleri görüşlü kayınpeder Francisco Pacheco damadının yeteneklerinin serpilip gelişebileceği tek yerin saray olduğunun farkındaydı. Madrid’e öğrencisi Melgar’Ia birlikte gelen Velazquez Sevila’ya döndü. Ertesi yıl, 1623’te Olivares’in kendisine elli duka göndermesi üzerine, bu kez Pacheco’yla birlikte yeniden Madrid yolunu tuttu. Birkaç portrenin ardından sıra kralın portresine geldi ve 6 ekimde krallık ressamı unvanını kazandı. Kendisine maaş bağlandı ve ailesiyle birlikte sarayda kalmaya başladı.

1627’den itibaren, VeIazquez’in sadece kendi ülkesinde değil, İtalya’da da çağının en büyük İspanyol ressamı olarak kabul edildiğini görüyoruz. Ne var ki, günlük hayat sahnelerine ve doğallığa olan düşkünlüğü yüzünden eleştirilere hedef olmaktan da kurtulamaz.

İtalya’ya ilk yolculuk
1628’de Rubens Madrid’e ikinci kez geldi. Velazquez’in Italya’ya yaptığı ilk yolculuğun Rubens’in etkisi ve desteği sayesinde gerçekleştiği kabul edilir. Ressam l0 ağustos 1629’da Cenova’ya gitmek üzere gemiye bindi. Akıllılık edip çevresinden ayrılmadığı Olivares’in tavsiye mektuplarıyla donanmış olarak bu yolculuğa çıkan ressama verilen az veya çok gizli görevlerin ne olduğu zihinleri kurcalamıştı, ama kendisi için en önemli konu mesleğini geliştirmekti. Yolculuğuna Milano, Venedik, Bologna uğraklarıyla devam ederek Roma’ya geldi ve bir yıl bu şehirde kaldı. Yusuf’un Kanlı Giysisinin Yakup’a Verilmesi’ni ve Vulcanus’un Dövülmesi’ni bir olasılıkla Roma’da yaptı. Olivares tarafından satın alınarak IV. Felipe’ye sunulan bu eserler pek çok bakımdan İtalyan etkileriyle doludur. Bunlarda anatomi, Velazquez’in başka hiçbir tablosunda olmadığı kadar ağır basar ve neredeyse Venedik ışığı diyebileceğimiz ışık kimi zaman gölge oyunları yaratarak Caravaggio’yu hatırlatır. Kimi zamansa bütün sahneyi doldurarak renklerde titreşimlere yol açar.

Velazquez Madrid’e dönerken uğradığı Napoli’de, kendisi gibi Ispanyol olan Jose de Ribera’yla bir araya geldi. IV. Felipe’nin kız kardeşi ve geleceğin Macaristan kraliçesi Prenses Maria’nın portresini olasılıkla Ribera’nm atölyesinde yaptı. Bugün bu prensesle ilgili olarak günümüze ulaşan tek şey, aslı kayıp olan bir boy portresinin taslağıdır.

Kralın ressamı
Velazquez Madrid’e dönünce IV. Felipe’nin oğlu prens Baltasar Carlos’un ve saraydan daha pek çok kişinin portresini yaptı. 1663’te büyük kızı Francisca sanatçının çevresinden Mazo adlı bir ressamla evlenince, Velazquez altı yıl önce elde ettiği oda ressamı unvanını damadına devretti. 1633’te saray ressamlığına, 1634’teyse sarayda daha önemli bir göreve getirilen Velazquez’in İtalya’da yaptığı tablolara iyi para ödendi. Yeni görevi sarayın ve krallık dairelerinin iç dekorasyonuyla ilgilenmekti. 1643’te Krallık sanat eserlerinin (obras reales) başdanışmanı ve yönetmeni olarak mimari eserlerle de ilgilenmeye başladı. 1646’da kralın yakın hizmetkarlığına (con oficio) atandı ve bu unvanla resmi törenler protokolünde çok önemli bir yer edindi.

Ertesi yıl büyük bir zamanını, Uffizi Sarayı’nın tribünlerinin bir eşi haline getirmeyi düşlediği “sekizgen oda”nın düzenlenmesine ayırdı. Bütün bu işleri tam olarak yürütmek isteyen ressam Casa del Tesoro krallık konutunun sınırları içinde yer alan bir konuta taşındı.

Bazılarının ağırkanlılık olarak da nitelediği uyuşukluğu veya en belli bir mesafeyi koruması sayesinde, kralın dostluğunu ve himayesini kazandı ve bunu uzun ömürlü kılmayı başardı. Katı disiplini ve çok kişinin katlanamadığı soğuk ve boğucu atmosferiyle ünlü bu saraya Velazquez, kralı büyüleyen ve onun büyüklük duygularını okşayan bir canlılık ve yaşama sevinci getirdi. Adım adım yükselen görevleri elde etmede gösterdiği sebat, 1658’de soyluluğunu onaylatmak için gerekli yüz kırk sekiz tanıklığı toplamakta sergilediği inat, bize Manet’nin «ressamlar ressamı» dediği sanatçının çok çelişkili hatta itici bir portresini sunmaktadır.


Velazquez, Hollanda’da Breda’nın alınışının onuncu yıl dönümünde, Cenovalı komutan Spinola markisinden bir sipariş aldı. 1634-1635 arasında gerçekleştirdiği bu anı tablo Buen Retiro konutuna asıldı. Velazquez kuzey ülkelerini tanımadığından, bu tablo için araştırmalara girişti, özellikle de olayın geçtiği yerler ve olan bitenler hakkında bilgi edindi. Vali Justin de Nassau’nun galiplere şehrin anahtarım teslim ettiği am seçti. Galibin cömertliği ve ruh yüceliğiyle öne çıktığı tabloda askeri olay bir kenara itilerek ahlaki ve ibret verici bir sahne yeğlenmiştir.
Mızraklar olarak da bilinen Breda’nm Teslimi tablosuna sanat tarihçileri tarafından pek çok kaynak ve kompozisyon modeli yakıştırılmıştır. Mızraklar motifi pek bir fark gözetmeksizin Paolo Ucceilo’ya, Piero deha Francesca’ya veya El Greco’ya bağlanabilir. Nassau ile Spinola’yı yan yana getiren ve tam ortada yer alan grup ise gene en az dört ön örnekle benzeştirilebilir: Salomon’wı bir gravürü, El Greco’nun bir tuvali, Veronese’nin bir tuvali ve Rubens’iıı bir tuvali. Mızraklar’la bağlantı kurulabilecek bu eserler bir yana, Velazquez’in üslubu, eserde bütün ağırlığını duyurmaktadır: soldaki kişilerin ve sağdaki atın anıtsallığı, ortadaki grubun tavırlarındaki soyluluk, geri plandaki dumanlar içindeki manzaranın ışıkları.
Velazquez’in en tipik ve en tedirgin edici eserleri arasında saraydaki cüceler ve soytarılar dizisi yer alır. Başlarda bir çeşit duyarsız bir doğa çizilen cüce portteleri (çocuk yüzlü Francisco Lezcano [ insanın içine işleyen dimdik bakışlarıyla Don Sebastian de Morra [ aynı yıl yaptığı huzur verici ve dokunakli El Primo ve nihayet, çocukluk ve yetişkinlik dünyalarıya fantastik bir dünyanın iç içe girdiği Köpekli Cüce Portresi [ Ispanya sarayının günlük hayatındaki bayağılık ve tuhaflıkları ifade eder. Zengin renklerde boydan resmedilen soytarılarda ise Juan Calabazas, Don Juan de Austria veya Castaneda) kendilerine yöneltilen doğalcı bakışı yumuşatan bir denge, bir ağırbaşlılık ve çekingenlik ağır basar.
Velazquez’in çağdaşı ressamlarla ilişkileri hakkında bilinenler yok denecek kadar azdır. Arada rekabet olduysa bile, Velazquez’in bundan pek etkilenmediği anlaşılıyor. Mesela, Madrid’e gelen genç Murillo’ya krallık sarayındaki tablolardan kopyalar yapması için gereken izni Velazquez sağlamıştı. Ayrıca ressamın çok işlek bir atölyenin başında olduğu da biliniyor. Çünkü resmi görevleri arasında, Avrupa’nın çeşitli saraylarına gönderilmek üzere saray mensuplarına ait portrelerin çoğu da vardır.

İtalya’ya ikinci yolculuk
Velazquez, saraydaki görevleri çerçevesinde, değerli eserler satın alma amacıyla kral tarafından İtalya’ya gönderildi. 1643’te, Olivares kont- dükünün gözden düşmesi, kralın Velazquez’e olan yakınlığını hiç etkilemediği gibi, sanatçı, geleceğin kraliçesi Mariana’yı almak üzere 1648’de Trento’ya gittiğinde krala eşlik etti. Bilinen pek az sayıdaki manzara resimlerinden (Sarago za’dan Görünüş’ün [ dışında) biri olan Granada Kated rab’ ni bu yolculuk dolayısıyla yaptı. Modena’yı, Parma’yı, Bologna’yı (Correggio’nun eserlerine hayran kaldı), Floransa ve Roma’yı ziyaret etti. Tanı bir ay Napoli’de kaldıktan sonra 1650’de Roma’ya geldi. Uzun bir süre kalacağı bu şehirde Papa X. İnnocentius’un çok beğenilen ama bir o kadar da tartışılan portresini yaptı. Papa ise portresinden çok hoşnuttu. Velazquez, bu tuval karşılığında kendisine sunulanları, İspanya kralının elçisi olduğunu ileri sürerek kabul etmedi. Kabul ettiği tek şey olan altın zincir ve madalya mezar taşını süsleyecektir.
Paoschini’nin “tam bir Venedik fırçası” olarak gördüğü kırmızıların uyumu ve son derecede özgür çalışma biçimi, papanın portresini pek çok kopyası yapılan ünlü bir tablo haline getirmiştir. İngiltere’de Reynolds ve XX. yy’da Francis Bacon bu portreden hareketle çok sayıda serbest çalışmaya imzalarını atacaklardır.

Bir yıl önce Tintoretto ve Veronese’nin tuvallerini satın alan ressam alışverişi savsakladı ve Madrid’e dönmekte acele etmedi, Kral sabırsızlandı ve Velazquez’in dönüşünü çabuklaştırmak için Vatikan’daki elçisini görevlendirdi. Bu arada Velazquez de, kendine manevi çıkar sağlama peşindeydi ve hizmetlerinden hoşnut kalan Vatikan’ın da desteğiyle İspanya askeri nişanına layık görüldü. Velazquez 1651’de hâlâ Roma’daydı. Buen Retiro tersaneleriyle ilgilenmekten de geri kalmadı ve ölen öğrencisi Diego de Lucena’nın yerine genç Francisco de Zurbaran’ı çağırdı.

Son yıllar
28 temmuz 1651’de ressam nihayet İspanya’ya döndü. Ertesi yıl, genel hoşnutsuzluğa karşın kral tarafından üst görevlere getirildi. 8 mart 1652’de and içme töreninden sonra, kralın hizmetindeki görevleriyle (San Jos ana kapellasının süslemeleri, Plaza Mayor’un balkonlarının -süslemeleri gibi uğraşların yanı sıra değerli kumaş vb alımları) çok dengeli bir aile yaşamını birlikte sürdürdü. Torunu İnes’i çok zengin bir çeyizle evlendirdi. 1654’te ölen kayınpederi tüm malvarlığını, kızı Juana’ya bıraktı. Bu ara da, gene krallık daireleri dekoratörlüğü görevi çerçevesinde Roma’dan heykeller ve dev boyutlu kızıl somaki vazolar satın aldı.


Velazquez 1656’da uzun zaman “Kral ailesi” adıyla tanınan ve 1843’te Nedimeler adını alacak olan bir tablo gerçekleştirdi. Bu tablo, İplik Eğirenler’le (1657) birlikte, ressamın eserlerinin ve sanatı üstüne düşüncelerinin özünü oluşturur. Tablo tam bir hayranlık uyandırdı. Resimde bir kübün perspektifinden başka bir şey görmeyen Th Gautier şöyle der: “Tablo nerede?”.. Luca Giordono ise şunları söyleyecektir: «Bu, resim teolojisidir.»

Velazquez kendisini, gözlerini ayırmadığı kral ve kraliçenin resmini yaparken resmetmiştir. Fakat çifti ancak aynadaki yansımalarından görebiliyoruz. Kral ve kraliçe, tablonun dışında yer almış, seyircinin arkasında kalmışlardır. Oysa seyircinin etrafındaki alan böyle kapanmakta ve ona hiçbir dayanak noktası bırakmamaktadır. Bu tablo sayısız sanatçıya esin kaynağı olmuş (Picasso 1959’da bu konuda pek çok çalışma yapmıştır) ve sanat tarihçileriyle filozofların zihinlerini meşgul etmiştir.

Velazquez’in şüphesiz en tanınmış eseri İspanya Kralı IV. Philip’in Ailesi tablosudur. (1650, Prado Müzesi, Madrid). Burada sarayın yüksek tavanlı, duvarlarında tablolar asılı bir salonunda portresini yaptıran prensesi görüyoruz. Prensesin etrafında ona hizmet eden saraylılar, bir cüce kız ve köpek vardır. Tablonun solunda büyük bir tuvali arkasından farkediyoruz. Tuvalin önünde Velazquez elinde paleti ve fırçası ile kendi portresini yapmıştır. Prenses poz vermeye ara vermiş, bu sırada da seyircilerin tabloya baktıkları taraftan içeri kral ile kraliçe girmekte ve prenses onlara bakmaktadır. Seyirciler kral ve kraliçenin gelişini arka duvarda asılı aynadan izlemektedirler. Aynanın yanındaki açık kapıdan görünen adam ile aynadaki görüntü sahneyi iki yönde de genişletmektedir. Küçük prensesin anne ve babasına bakışı, dinlenişi sırasında ona içecek sunan saraylı genç kızın o andaki hareketinin, sahneye gerçek bir görünüm vermesine karşılık, sahnenin, ressamın değil de seyircinin görüş açısından ele alınışı bizde gerçekçi olmayan bir his uyandırmaktadır. Nurhan Atasoy.

Nedimeler kadar tanınmayan İplik Eğirenler tuvali de Sevillalı ressamın sanatının bir doruğu olarak kabul edilir. İlk bakışta, tablo basit gibi görünür: karşımızda Madrid’deki Santa Isabel halı fabrikasından bir sahne vardır: ön planda iş başındaki dokumacı kadınları, geri plandaysa üç kadının hayranlıkla seyrettiği ve Arakne temasının işlendiği bir halı görürüz. Bununla birlikte, iki planı birleştiren bağlardaki ince karmaşıklık kimi zaman çelişkili, pek çok yontma neden olmuştur. Velazquez İtalya’ya yaptığı yolculuklarına değerlendirmiştir, ama aldığı dersleri çalışmasındaki sadelik ve doğallıkla yoğurmuştur. İtalyan yazarı Cesare Ripa’nın sanatçıların başucu kitabı haline gelen simgeler ve alegoriler repertuarı «İkonoloji»de (Iconologia, 1593) yer alan öğelere dayandırılan politik değerlendirmenin ağır bastığı varsayımlar dikkati çekmez gibi görünüyorsa da, Ovidius’un Değişişlerinden (Metamorphoses) çıkarılan özetle gerçeklik arasında örülen ince ağ, ressamın canlandırma gücünü yansıtmakta ve sanatı üstüne derin bir düşünceyi ortaya koymaktadır.
Sosyal alanda yükseliş tutkusu hiç dinmeyen Velázquez saraydaki görevleriyle ressamlığını çok iyi bağdaştırdı. Daha sonra ailesine yeniden soyluluk kazandırma hırsına kapıldı ve Porto’dan (Portekiz) Sevilla’ya soyluluk belgesi arayışı içine girdi. 1658’de, gene kralın sayesinde Santiago tarikatı şansölyeliği unvanını elde etti ve iki yıl önce tamamladığı Nedimeler’deki görüntüsünde göğsüne bu nişanı da ekledi.

Ressam, 1660’ta Prenses Maria Theresa ile XIV. Louis’nin buluşması için hazırlanan Sülünler adasındaki konutun süslenmesile görevlendirildi. Ama temmuz ayında hastalandı ve çok geçmeden öldü. Bir hafta sonra da karısı Juana öldü. Malvarlığı içinde yer alan kitaplık, o dönem için muazzam sayılacak 156 cilt kitapla çok ayrıcalıklı bir yere sahipti ve ressamın ne kadar kültürlü olduğu hakkında bir fikir verebilir. Gezi rehberi dışında, Dürer’in İnsan vücudunun simetrisi, Vesalius’un “Anatomi”si, Eukleides’in “Geametri” ve “Matematik” i Vıtrivius’un “Mimarlık Üzerine”si (De Architectura), Ripa’nın lkonoloji’si (lconologia) sayılabilir. Palladio’nun, Vignola’nın, Serlio’nun, Alberti’nin, Vasari’nin eserlerinin de yer aldığı bu kitaplık, Velazquez’in daha on yaşından beri durup dinlenmeden sürdürdüğü çalışmaların bir aracı gibidir. Bunun çok dikkatli bir tanı ğı olan kayınpederi «Resim Sanatta (Arte de la Pintura, 1649) adli eserinde şöyle yazacaktır: “Damadım daha çocuk yaşta bu eğitimi almış. Model olarak küçük bir köylü çocuğunu karşısına almış ve onun her pozda,her ifadede, ağlarken veya gülerken resmini yapmış. Hiçbir zaman kolaya kaçmamış. Mavi kâğıt üstüne füzenle veya guaşla pek çok baş resmi ve bakarak pek çok kopya çize çize, portre için gerekli olan o el ustalığını ve kendine güveni kazanmış.”  Axis

Dini resimleriyle tanınan, Zurbaran ile aynı devrin bir başka büyük İspanyoI ressamı olan Diego Velazquez de aslında PortekizIi fakat Seville doğmuştur. Ama Zurbaran gibi hemen hemen sadece dini konulu resim yapmamış, saray ressamı olmuştur.

1627 den itibaren Madrid Sarayı’nda çalışmaya başlamış ve çok geçmeden Kral IV. Phillip’in saray ressamı olmuş ve kralla birlikte seyahatlere, askeri seferlere katılmıştır. Ağır bir tempoyla çalışan Velazquez, dini konulardan çok dünyevi konuları tercih etmiştir.

Caravaggio’nun natüralizminin etkisi kuvvetle hissedilir. Yüksek sosyete ve saraya mensup olan asillerin portrelerini yapmış, bunlarda kuvvetli ışık-gölge kullanarak plastik etkiyi sağlamış ve ruhi durumlarını ifade etmeye çalışmıştır. Gayet dikkatle seçilmiş renklerle boyadığı eserlerinde elbiselerin kumaşlarının zerafeti, kalitesi, inceliği ve parıltısını, zengin dantellerin güzelliğini büyük bir dikkat ve başarı ile işlemiştir.

Velazquez Italya’ya iki defa seyahat etmiş ve XVI. yy. Venedik resminin, bilhassa Tiziano ve Tintoretto’nun derin etkisi altında kalmıştır. Yumuşak renklerin ve ışık-gölgenin ustaca kullanıldığı resimlerinde Velazquez atmosferi de yumuşaklığı ile tasvir etmeyi başarmıştır.
1630-1640 yılları arasında karakter çalışmaları olarak bir seri saray cüceleri, kraliyet ailesi çocukları ve oyun arkadaşlarının portrelerini yapmıştır. 1658 de şövalyelik ünvanı verilen ressamın baş asistanı damadı Mazo idi.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder